 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
Esas No: 1993/9412
Karar No: 1993/10464
Tarih: 5.11.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR ÖZETİ: Bağımsız ev temin etmeme, eşi haksız terk ve sırf ısrar amacı taşımayan dava açma şahsiyet, haklarına saldırı olmaz ve bu sebeplerle boşanma halinde manevi tazminat gerekmez.
Manevi tazminat isteyen tamamen kusursuz olmadıkça manevi tazminat isteyemez.
Taraflar arasındaki manevi ödence davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Boşanmaya sebebiyet vermiş olan "hadiseler kabahatsiz karı veya kocanın şahsi menfaatlerini ağır bir surette haleldar etmiş ise, hakim manevi tazminat namıyle muayyen bir meblağ dahi hükmedebilir. (MFC. md. 143/2)
Mahkemece davalının ayrı bir ev tutmadığı ailesinin isteğine uyarak eşini terk ettiği ve 1987 senesinde ağır isnatlarda bulunarak eşi hakkında boşanma davası açtığı, davalının kusurlu davranışları ile gerçekleşen bu olayların davacının kişilik haklarını zedelediği ve onu üzüntüye sürüklediği gerekçesi ile manevi tazminata hükmolunmuştur .
Bağımsız ev temin etmeme, eşi haksız terk olayları boşanma nedeni olup, başlı başına onun kişilik haklarına, onur ve saygınlığına ağır saldırı niteliğinde olmadığı gibi, davalının bile, bile sırf davacıyı zararlandırma amacı ile gerçek olmayan iddialar ileri sürerek dava açıp isnatlarda bulunduğu, hak arama özgürlüğünü kötüye kullandığı da kanıtlanamamış, bilakis reddedilen boşanma davasında dinlenen tanık Sevgi'nin yeminli beyanı ile evlendikten sonra davacının davalı eşi için kendisini tatmin etmediği, yetersiz olduğu şeklinde sözler söyleyerek karşılık kusuru ile aile sırlarını üçüncü kişilere açıklayarak davaya neden olduğu da belirlenmiştir.
Manevi tazminata hükmolunması için gereken koşullardan biride boşanmaya neden olan olaylarda davacının tamamen kusursuz olmasıdır.
Davacı yönünden bu koşulda gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek kabulü bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : temyiz olunan hükmün gösterilen sebeplerle davalı yararına BOZULMASINA bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Tarafların boşanmaları 3444 sayılı yasa ile değişik Medeni Kanunun 134/4 maddesiyle ön görülen eylemli ayrılık hukuksal nedenine dayalı olarak gerçekleşmiştir. Dayanılan ve boşanmaya neden olan hukuki sebep manevi ödence taktirine el vermez. Zira tarafların ayrı yaşamaları kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilemez.
Ancak 2. Hukuk Dairesi Hukuk Genel Kuruluncada benimsenen ve kararlılık kazanan uygulamalarında eylemli ayrılığı gerçekleştiren olaylarda eşlerden birinin kişilik haklarının zedelenmiş olmasını manevi ödence verilmesini gerektireceğini benimsemiştir.
Davacı reci ile sonuçlanan ve eylemli ayrılığın başlangıcını ve hukuki nedenini oluşturan ilk dava dilekçesiyle ".. davalının olumsuz şüpheli ve garip davranışları his edilmiş aile reisine yakışır bir şekilde takibe alınmış, çirkin ve ağır ahlaki düşüklüğü içinde pis davranışları tespit edilmiş... Köyde dikkat çeken ahlaka aykırı sayılan davranışları geçimsizliğe neden olmuştur.." Belirtilen sözlerle davalının kişilik haklarını zedelemiştir. Davacı bununla da yetinmemiş, davalıya evlenme öncesi ilişkiye girdiği ve davalıyı kaçırarak ebeveynlerinin arzusu hilafına onunla evlendiği halde cevap dilekçesiyle bakire çıkmadığını ifade etmiştir.
Eylemli ayrılığı sağlayan, davacının yukarıda belirtilen isnatları, kişisel haklara saldırı niteliğindedir. Davacı bu olaylar sonucu ayrı yaşamak zorunda kalmış ve nafaka alınıştır. Açıklanan nedenlerle Medeni Kanunun 143/2 maddesinde öngörülen koşullar davacı yararına gerçekleşmiştir. Kaldıki davacı manevi ödenceyi ayrılığın başlangıcı olan 1.3.1987 tarihinden itibaren istemekle ayrıca Borçlar Kanunun 49 maddesinde dayanmıştır. Dayanılan her iki maddeye göre de manevi ödence isteme hakkı davacı yararına olmak üzere gerçekleşmiştir. Yerel mahkeme hükmü doğrudur. Onanması gerekir. Sayın çoğunluğun görüşlerine katılmıyorum.
Üye
Nedim Turhan