 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E. 1993/603
K. 1993/4179
T. 26.4.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
MİRASÇILIK ESASI
NESEBİN BELİRLENMESİ
BABA ILE TABİİ BAĞI BELİRLEYEN İLAMIN NİTELİĞİ
KARAR ÖZETİ Bir kimsenin kanından gelen şahsın onun mirasçısı olabilmesi için kan bağının varlığı yeterli olmayıp, bu kan bağının hukuken tanınmış olması da gerekir.
Sahih nesepli füruun dışında kalan ve evlilik dışı ilişkiden doğan çocuklar babaları yönünden kural olarak nesepsizdirler. Nesepsiz çocuklar babaları tarafından usulüne uygun tanındıkları veya hükmün tüm sonuçları ile babalığa hükmetmiş olduğu hallerde baba ile çocuk arasında nesebi sahih olmayan bağ doğar.
Baba ile tabii bağı belirleyen ilamı sahih olmayan nesep bağının kurulması için yeterli değildir.
(743 s. MK. m. 241, 247, 290, 295, 310)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen müdafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle; dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Türk Medeni Kanununun kabul ettiği sisteme göre, zümre mirasçılığı kural olarak hısımlık bağına dayanmaktadır. Bir kimsenin kanından gelen kimsenin, onun mirasçısı olabilmesi için, kan bağının varlığı yeterli olmayıp bu kan bağının hukuken tanınmış olması da gerekmektedir. Kanunun özellikle çocukla baba arasındaki hısımlığı, evlilik içi doğumla (MK. 241) ana babanın doğumdan sonra evlenmeleri ile (MK. 247) nesebin yasal şartların varlığı belirlenerek hakim tarafından düzeltilmesi ile (MK. 249 ve devamı) veya kısaca af kanunları olarak nitelendirilen "Bir evlenme akdine dayanmayan birleşmelerden doğan çocukların neseplerinin düzeltilmesine. . ." ilişkin kanunlar uyarınca idari yoldan belirlemektedir. Bu yollar dışında sahih nesep bağı denen bu hısımlık kurulamamakta çocukla baba arasındaki bağ herkes tarafından bilinse ve hatta baba bunu kanunun gösterdiği şekiller dışında ikrar etmiş olsa bile, çocuk babanın sahih nesepli füruu(hısımı) sayılamamaktadır.
Sahih nesepli füruun dışında kalan ve evlilik dışı ilişkiden doğan çocuklar babaları yönünden kural olarak nesepsizdirler. Nesepsiz çocuklar, babaları tarafından usulüne (MK. 291) uygun tanındıkları (MK. 290) veya, hakimin tüm sonuçları ile babalığa hükmetmiş (MK. 295, 310) olduğu hallerde baba ile çocuk arasında nesebi sahih olmayan bağ doğar. Medeni Kanunun 295. ve müteakip maddeleri uyarınca açılan dava sonunda aynı Kanunun 310. maddesi şartlarının oluşmaması sebebiyle kurulan, yalnızca mali sonuçlu babalık bağı ile nesep ilişkisinin kurulup kurulmadığının ortaya konması davanın çözümünde önem kazanmaktadır.
Medeni Kanunun 8. babında sahih olmayan neseb bağının hangi şartların tahakkuku halinde oluşacağı açık ve kesin bir biçimde açıklanmıştır. Bu şartlardan her hangi birinin eksik olması halinde kurulan bağı sahih olmaz yan neseb olarak nitelemek mümkün olmaz. Bu cümleden olarak 310. madde şartlarının tesbit edilememesi sebebiyle tüm sonuçları ile babalığa hüküm kurulamaması halinde, ilamın sahih olmayan neseb bağını kurduğunu kabul etmek mümkün değildir. Medeni Kanunun söz konusu babında yer alan kuralların hep birlikte dikkate alınması bu sonucu zorunlu kılmaktadır. 290. maddede yer alan "hüküm" sözünde, bu babın tüm şartlarının var olduğunu tesbit eden hüküm olarak anlamalıdır.
Medenin Kanunun 297. maddesinde babalık davası tarif edilmiştir. "DAVA, ana ve çocuk lehine babanın NAKTİ TEDİYATTA BULUNMASI TALEBİNE DAİR OLABİLECEĞİ gibi kanunun tayin eniği hususlarda, bu taleple birlikte veya ayrıca, BABALIĞIN AHVALİ ŞAHSİYEYE MUTEALLİK BÜTÜN NETAYİCİYLE, hükmen tayinine dair de olabilir". Kanun, 304, 305 ve 306. maddelerinde, Ana ve çocuk lehine nakdi tediyatın neler olduğunu açıklamıştır. Nakdi tediyatın dışında kalan çocuk-baba ilişkileri içinde yer aldığı kuşkusuz olan, miras hakkını, bu kapsamda mütalaa etmek mümkün olmaz. Kanunda söz konusu ayrım muhafaza edildiği sürece, yalnızca, anaya doğum masrafları, iaşe masrafları, gebelik ve doğurmanın sebep olduğu diğer masraflar (MK. 304) manevi tazminat (MK. 305) ve çocuk için nafaka (306) ödenmesine ilişkin hükmün kapsamını genişletmek kesin hüküm düşüncesiyle de bağdaşmaz. Esasen teknik anlamda bir babalık hükmü olmayan nakdi ödeme emrini taşıyan söz konusu ilamı, yerleşmiş (galat) tabii babalık ismi dayanak yapılarak genişletmek hukuki görülemez.
Anayasa Mahkemesinin 11.9.1987 tarihli 1/18 sayılı kararı ile Medeni Kanun o zaman mer'i 443. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Bunların (Nesebi sahih olmayan hısımlar) baba cihetinden mirasçı olabilmeleri, babalarının kendilerini tanımış veya babalıklarına hüküm şudur etmiş bulunmasına mütevakkıftır" cümlesinin iptal edilmesi de; çocuğun, yalnızca nafaka ödemeye mahkum tabii babaya mirasçı olması için yeterli değildir. "Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez" (Anayasa 153). Bu kural Anayasa Mahkemesi'nin herhangi bir kararının yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde yorumlanmasına da engeldir. Şu halde, iptalin konusu ile sınırlı ve dar yorumu zorundur. Bu cümleden olarak önce Medeni Kanunun 443. maddesinin kapsamını tayin etmek, sonra iptal edilen hükümlerin hangi imkanı veya yasağı ortadan kaldırdığını açığa çıkarmak gerekmektedir.
Medeni Kanunun onüçüncü Babında kanunen mirasçı kabul edilenler, tek tek sayılmıştır. Öncelikle hısımların (kan hısımları) mirasçı olabileceği belirlenmiş (MK. 439-443) sıhri hısımlardan karı-kocanın miracılığı, (MK. 44) düzenlendikten sonra,sırası ile evlatlığın (MK. 447) ve Hazinenin (MK. 448) mirasçılığı düzenlenmiştir.
Mirasçı olabilecek hısımlar arasında -özellikle açıklamak gerekir ki, 439. maddede düzenlenen füruu dan ayrı olarak- 443. madde de SAHİH OLMAYAN NESEBDE miras düzenlenmiştir. Görülüyor ki, kanun sahih olmayan nesep bağını ayrı bir mirasçılık sebebi kabul etmekte, sahih olmayan nesep bağının kurulmasını onların sahih nesepli mirasçılar arasına girmesi veya onlar gibi mütalaa edilmesi için yeterli kabul etmemektedir. Medeni Kanunda 11.9.1987 den önce mer'i hüküm, nesebi sahih olmayanlar yönünden, üç kural ortaya koymakta idi. Bunlardan birincisi Nesebi sahih olmayan hısımların ANA TARAFINDAN nesebi sahih hısımlar gibi mirasçı olabilecekleridir. 2. kural, tanıma veya babalık hükmü ile nesep bağının kurulmuş olması halinde, babanın nesebi sahih hısımları gibi mirasçı olabileceklerine, üçüncü kural da babanın nesebi sahih füruu ile içtimaları halinde miras paylarına ilişkindi. Anayasa Mahkemesi son iki kuralı iptal edince, kalan hüküm, yalnız ve yalnızca Nesebi sahih olmayan hısımların ANA TARAFINA mirasçılıklarına inhisar etmektedir. Böylece NESEBİ SAHİH OLMAYANLARIN BABA YÖNÜNDEN MİRASÇILIKLARI kanunda DÜZENLEMESİZ KALMIŞTIR. Nitekim, Medeni Kanununda ortaya çıkan bu boşluk 23.11.1990 günü yürürlüğe giren, 3678 sayılı kanunla doldurulmuş, söz konusu 443. maddede yapılan düzenleme ile, eski metinde yer alan, "ana tarafından" sözleri çıkarılarak, bu kişilerin babalarına (tanıyan veya tüm sonuçları ile hükme bağlanan) mirasçılıkları kurala bağlanmıştır.
Tüm bu açıklamalar gösteriyor ki:
Baba ile tabii bağı belirleyen ilam, sahih olmayan nesep bağının kurulması için yeterli değildir. Böyle bir tabii ilişki içinde bulunan kişiler birebirlerine mirasçı olamazlar. Bu yönler gözetilmeden, davacı ile 16.1 .1989'da ölen davalıların murisi arasında tabii bağı tesbit eden, 4.12.1991 günlü 668-705 sayılı ilam dayanak yapılarak, davacının mirasçı olacağının kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ Davalıların temyiz itirazlarının bu sebeplerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), oyçokluğuyla 26.4.1993 tarihinde karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Ankara 2. Sulh Hukuk Hakimliği 1989/386 sayılı kararında, Abdurrahim 'in öldüğünü, verasetinin eşi ile evlilik içinde doğan beş çocuğuna kaldığını belirterek verasetin subutuna karar vermiştir. Muris Abdurrahim evlilik dışında Sultan 'la ilişki kurmuş ve bu ilişkiden 1987 doğumlu Onur isimli bir çocuğu olmuş ve açılan dava sonucu Abdurrahim 'in, Onur 'un (tabi babası) olduğuna karar verilmiştir.
İhtilaf bu şekilde tabi babalığına karar verilen çocuğun, diğer nesebi sahih çocuklar gibi mirasçı olup olamayacağı üzerinde toplanmaktadır. Sahih olmayan nesepte miras, başlığını taşıyan Medeni Kanunun 443. maddesi "Nesebi sahih olmayan hısımlar ana tarafından nesebi sahih hısımlar gibi mirasçılık hakkına haizdir. Bunların baba cihetinden mirasçı olabilmeleri babalarının kendilerini tanımış veya babalıklarına hüküm sudur etmiş bulunmasına mütevakkıftır. Baba tarafından nesebi sahis olmayan bir çocuk yahut fiiruu babasının nesebi sahih fürularıyla içtima ederse nesebi sahih bir çocuğa veya ferilerine isabet eden hissenin yarısını alır" şeklinde düzenlenmiş iken, bu maddenin ilk fıkrasının ikinci cümlesi ile aynı maddenin ikinci fıkrası Anayasa Mahkemesi'nin 11.9.1987 gün ve 1987/1-18 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Kanunun tartışmasına geçilmeden önce aile hukukundaki evlilik dışı çocuklar hakkındaki sistemlerin bilinmesinde yarar görülmektedir.
a) Bu sistemlerden biri, meşru ailenin korunmasıdır. Buna göre evlilik içinde doğan çocuklarla eşit duruma getirmek toplumun temelini oluşturan aileye zarar vereceğini, aile düzeninin sarsılacağını, serbest birleşmeleri teşvik edeceği ve zina ürünü çocukların dünyaya gelmesine sebep olacağını kabul etmektedir. Kilise hukuku özellikle bu çocukları korumadan yoksun bırakmıştır. İslam hukukunda da bu çocukların mirasçı olabilmesi için baba tarafından ikrar edilmesi gerekmektedir.
b) Diğer sistem ise, evlilik dışı çocukların korunmasına ağırlık vermektedir. Bu düşüncenin esası evlilik dışı ilişkinin günahını çocuklara yüklenmesinin doğru olmadığında toplanmaktadır. Bunların hukuki durumunu zayıflatmak topluma fayda değil zarar getireceğine inanmaktadır. Son yıllarda birçok batı ülkesi yasalarında yaptıkları değişikliklerle evlilik içi ve evlilik dışı çocuk ayırımını ortadan kaldırmış-tır. Çocukların durumunu eşit seviyeye getirmiştir. 1969 'da Almanya, 7970 'de Avusturya, 1969 'da İngiltere, 1972 'de Fransa, 1975 'de İtalya, 1956 Ada Norveç, 1960 'da Danimarka, 1969 'da İsveç bu yola gitmişlerdir.
Anayasa Mahkemesi'nin açıklanan iptal kararından sonra Medeni Kanunun 443. maddesi 3678 sayılı yasa ile yeniden düzenlenmiş ve "Nesebi sahih olmayan hısımlar nesebi sahih hısımlar gibi mirasçılık hakkını haizdir" şekline getirilmiştir.
Bu yeni düzenleme karşısında konunun incelenmesine gerek duyulmamıştır.
Medeni Kanunumuzda evlilik dışı çocuklar ana bakımından bir ayırıma tabi tutulmamıştır. Nitekim, Medeni Kanunun 290. maddesi nesebi sahih olmayan çocuğun anası doğuran kadındır, babası tanıma veya bir hüküm ile tahakkuk eder demektedir. Ayrıca 371. maddesi de anasına ve ananın hısımlarına karşı sahih olmayan nesep üzerine terettüp eden hak ve vazifelere dahi sahiptir kuralını getirmiştir. Görüldüğü gibi ana bakımından sorun yoktur.
Baba bakımından evlilik dışında doğan çocukları beş grupta toplamak mümkündür:
1- Babalarının kim olduğu tesbit edilemeyen çocuklar,
2- Babası fiilen bilinmesine rağmen çeşitli sebeplerle tanınamayan, tabii veya tam babalığına hükmedilemeyen çocuklar,
3- Yalnızca tabii babalık (mali sonuçlu) ilişkisi kurulmuş çocuklar,
4- Tanınmış veya tam babalık ilişkisi kurulmuş çocuklar,
5- Evlilik dışı ilişkiden doğmuş olmakla beraber, nesepleri ana ve babanın evlenmeleri, hakimin hükmü, yahut af yasaları çerçevesinde idari yönden nesepleri düzeltilmiş çocuklar.
Üzerinde durulacak konu üçüncü gruba giren, hakkında babası ile (tabii babalık) ilişkisi kurulan çocuğun miras alıp alamayacağıdır.
Anayasa Mahkemesi 'ne intikal eden olayda babanın evlilik içerisinde 4, evlilik dışında doğmuş 4 çocuğu bulunmaktadır. Evlilik dışı ilişkiden doğan çocuklardan birisi babası tarafından tanınmıştır. Başvurunun gerekçesi tanınan çocuğun, nesebi sahih çocuklara oranla yarı pay almasında, diğer üç kardeşin ise hiç pay alamamasında toplanmaktadır. Karardan tanıma dışı kalan üç çocukla baba arasında tabii babalık ilişkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi kararın gerekçesinde ailenin yanı sıra aile dışındaki ananın ve çocuklarında korunmasını Devlete ödev olarak verildiğini, evlilik dışı doğan çocuğun, evlilik içinde doğan çocuğa göre elverişsiz olduğunu, evlilik dışı doğan çocukların babasız çocuk damgasını taşıdığını, horlandığını, aşağılandığını, babalarına karşı nafaka isteminden başka bir hak ileri sürememeleri ve babalarının mirasçıları olamamaları nedeniyle ekonomik bakımdan güçsüz bırakıldıklarını toplum dışına itildiklerini vurgulanmıştır. Yasanın iptaline götüren gerekçede temelde budur.
Anayasa Mahkemesi'nin Medeni Kanunun 443 'üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile ikinci fıkrasını iptal etmesi üzerine tabii babalığına karar verilen çocukların, evlilik içinde doğmuş çocuklar gibi mirastan tam pay alacakları durumu ortaya çıkmıştır.
Ne var ki, iptal sonucu kanunda da bir boşluk doğmuştur. İşte, bu boşluğun doldurulması amacıyla 443. madde 3678 sayılı yasa ile yeniden düzenlenmiştir.
Yeni metin "Nesebi sahih olmayan hısımlar, nesebi sahih hısımlar gibi, mirasçılık hakkına, haizdir" şeklindedir.
Yasalar yorumlanırken, metinler kadar onların hazırlanmasındaki gerekçelerle önem taşımaktadır. Konuya açıklık getirmek düşüncesiyle, 11.4.1990 tarihinde 3678 sayılı Yasa ile düzenlenen Medenin Kanunun 443. maddesinin gerekçesinin açıklanması gerekmektedir. Gerekçe:
"Bilindiği üzere 443 üncü madde sahih olmayan nesepte miras hükümlerini ihtiva etmektedir. Bu maddedeki "baba tarafından nesebi olmayan bir çocuk yahut füruu babasının nesebi sahih füruu ile içtima ederse, nesebi sahih bir çocuğa veya gerilerine isabet eden hissenin yarısını alırlar. Bunların baba cihetinden mirasçı olabilmeleri babalarının kendilerini tanımış veya babalıklarına hüküm sudur etmiş bulunmasına mütevakkıftır şeklindeki hükümler Anayasa Mahkemesi 'nin 11.9.1987 gün ve l987/l-1987/18 sayılı kararı ile miras yönünden nesebi sahih ve gayri sahih çocuklar için ayırım yapılmasının Anayasanın kanun önünde eşitliği düzenleyen 10 ve mülkiyet hakkını düzenleyen 35 inci ve ailenin korunmasını düzenleyen 41 inci maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Bu nedenledir ki madde, nesebi sahih ve gayri sahih çocukların miras hakkında eşitlik sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir" şeklindedir.
Yeni metin tamimiyle Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı dikkate alınarak hazırlanmıştır. Esprisi tabi babalıklarına karar verilen çocukların da, evlilik içinde doğan çocuklar gibi, onlarla eşit miras payı almalarıdır. Artık, evlilik içi ve evlilik dışı çocuk ayırımı miras bakımından değer taşımamaktadır.
Medeni Kanunun 443. maddesi bir kararla iptal edilmiştir. Gerekçe, hüküm fıkrası ile bir bütündür. Değerlendirme yaparken gerekçe göz ardı edilemez.
Babalık tam olsun, tabi olsun Medeni Kanunun 295. maddesine göre hükümle kurulmaktadır. Medeni Kanunun 310. maddesinde açıklandığı gibi babanın anayla evlenme vadetmesi, cinsi münasebetin cürüm teşkil etmesi veya babanın nüfuzunu suiistimal etmesinin çocuk açısından onun mirasına etkisi yoktur.
Netice olarak tabi babalığına karar verilen çocuk Medeni Kanunun 443. maddesindeki nesebi sahih olmayan çocuk kapsamındadır. Nitekim, Kemal Oğuzman Miras Hukuku 1991 baskı, sayfa 49, Nusin Ayiter, Ahmet M. Kılıçoğlu Miras Hukuku 1989 baskı, sayfa 56, Zahit Emre, Hasan Erman Miras Hukuku 1989 baskı, sayfa 31-32 tabi babalık durumunda bu çocukların evlilik içinde doğan çocuklar gibi miras alacakları görüşündedirler.
Kaldı ki, miras ölümle açılır. Miras Abdurrahim 'in öldüğü 16.1.1989 tarihinde Medeni Kanunun 443. maddesi iptal edilmiştir. Bu dosyaya münhasır olarak Anayasa Mahkemesi 'nin kararı doğrultusunda karar verileceği tartışmasızdır. Nitekim, 443 üncü madde yeni şekliyle l4.11.1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Sonuç olarak; tabi babalığına karar verilen çocuğun evlilik içinde doğmuş çocuklar gibi mirasta eşit pay alacaklarına ilişkin karar doğrudur. Açıklanan sebeplerle de değerli çoğunluğun bozma doğrultusunda oluşan kararlarına iştirak edilmemiştir.
Hakkı DİNÇ
Üye