Hukuki.NET

T.C. YARGITAY2. Hukuk DairesiE: 1992/7372K: 1992/8705T: 29.09.1992
Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Darülaceze Müdürlüğü ve Türk Kanser Derneği ile Erdoğan ve Ahmet Baki Günel arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda davanın reddine dair verilen hükmün temyizen tetkiki davacı ve Darülaceze Müdürlüğü tarafından istenilmekle, Dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
 
KARAR : "Ölüm tehlikesi gibi FEVKALADE hallerden dolayı vasiyetçi resmi veya kendi el yazısıyle vasiyetname tanzim edemez ise, vasiyetini şifahi tarzda yapabilir" (T.M.K. 486/1, İ.M.K. 506) "Vasiyet kendilerine takrir edilen şahitlerden biri, takriri vakii ve mahalli vukuunu ve sene ve ay ve gün tarihlerini hemen yazıp imzalar ve diğer şahide imzalattırır. Bu suretle yapılan vasiyetnameyi, şahitler, ikisi birlikte oldukları halde VAKİT GEÇİRMEKSİZİN BİR MAHKEMEYE vererek, iş bu vasiyetnamenin vasiyete ehil gördükleri vasiyetçi tarafından kendilerine şifahen takrir edildiğini ve TAHRİKİN AHVALİ FEVKALADEDE vuku bulduğunu, hakim huzurunda beyan ederler. Şahitler, vasiyetçinin takririni yazıp tevdi edecekleri yerde şifahen ve yukarıdaki beyanlar şeklinde hakime arzederek bir zabıtname şeklinde dahi tesbit ettirebilirler" (T.M.K. 487/1, İ.M.K. 507). "Hukuki işlemler, yapıldıkları yer hukukunun veya işlemin esası hakkında yetkili olan hukukun öngördüğü şekle uygun olarak yapılabilir" (2675 s. Kanun 6). Milletler arası Özel ve Usul Hukuku hakkındaki 2675 sayılı kanunun 22. maddesinde ölüme bağlı tasarrufların bu kanunun 6. madde hükmüne bağlı olduğu, ölenin milli hukukuna uygun şekilde yapılan ölüme bağlı tasarrufların da geçerli olacağı açıklanmıştır. 1 - Dava konusu vasiyetin İsviçrede yapıldığı tartışmasızdır. Şu halde vasiyetnamenin Türk veya İsviçre hukukuna uygun olması zorunludur. Bilindiği gibi bu konudaki kurallar Türkiyede ve İsviçrede birlik arz etmektedir. Kanun sözlü vasiyetin geçerli kabul edilebilmesi için ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, bulaşıcı hastalık, harp gibi fevkalade bir hal içinde yapılmış olmasını şart koşmuştur. Kalp hastası olmak (Y.2.H.D. 20.4.1965 tarihli ve 1257-2033 sayılı kararı), dahili bir hastalıktan hasta yatmak (Y.2.H.D. 28.6.1965 tarihli 3469-3463 sayılı kararı) bu fevkalade hallerin varlığını göstermez. Kanunda açıklanan resmi veya el yazısı vasiyetname yapma imkanı olan hallerde fevkaladelik yoktur (Y.H.G.K.nun 8.2.1969 tarihli 1205-94 sayılı; Y.2.H.D. nin 26.3.1957 tarihli 1056-1602 sayılı kararları). Resmi vasiyetname yapma imkanı yokken, yazılı vasiyetname yapma imkanı varsa yine fevkalade halin varlığı kabul edilemez. Davalı 6.3.1989 günlü cevap dilekçesinde "vasiyetçi 5.6.1988 pazar günü Cenevre'ye gitmiştir. Hastadır. Bitkindir ve şahitlere hemen bir resmi vasiyet yaparak mirasını kanuni mirasçılarına bırakmak istediğini açıkça ve kesin bir şekilde belirtmiştir. Kendisine Pazar ve Pazartesi günleri Konsolosluğun kapalı olduğu, eğer isterse 7 Haziran 1988 Salı sabahı Konsolosluğa gidip vasiyet yaptırabileceği söylenmiştir. Müteveffa ağlıyarak son arzusunun mirasını kanuni mirasçılarına bırakmak olduğunu söylemiştir. Kendi el yazısı ile vasiyetname yapmaya çalıştığı ancak içinde bulunduğu Psikolojik şartlar ve son zamanlarda özellikle heyecanlanınca, üzülünce vaki olduğu gibi yine ellerinin titremesi sebebiyle tamamlayamamıştır. Bu adeta şahitlere "eski vasiyetnamesinden vaz geçtiğini mirasın tamamını yeğenlerine bıraktığını, eğer her hangi bir şekilde konsolosluğa gidip bu iradesini ve arzusuna uyarak taksim edilmesini" beyan etmiştir" denmektedir. Bu olgunun 5.6.1988 Pazar günü otelin lobisinde oluştuğu anlaşılmaktadır. Tanık sözlerinden murisin 6.6.1988 Pazartesi günü hastalandığı ve o gün Türkiyeye dönmekte olan şahit Barlas'ın saat 11.30 da otel'e telefon etmesinden sonra öldüğü belirlenmiştir. Yine şahit sözlerinden murisin 5.6.1988 günü uzun süre şahitler ve diğer kişilerle görüşüp odasına çıktığı orada baldızı Madam Tula ile birlikte kaldığı belirlenmektedir. Bu olgu vasiyetçinin söylediği sözlerin fevkalade hal içinde söylemiş sözler olarak kabulüne imkan vermez. Vasiyetçinin yeni bir vasiyet yapma arzusunu izhare etmiş olması veya bir vasiyetname taslağı hazırlaması yahut hazırlatması vasiyetin oluşması için yeterli değildir. Öte yandan murisin el yazısı ile vasiyetname düzenleme imkanından mahrum olduğunu kabule yeterli bir delil getirilmediği gibi, İsviçre makamları önünden resmi vasiyet yapma imkanın bulunmadığını gösteren bir delil de ortaya konmamıştır. "Konsolosluğun kapalı oluşu, murisin ellerinin titremesi nedeniyle yazmaya çalıştığı son arzusunu toparlayamaması" fevkalade hal kabul edilerek hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. 2 - Yukarıda açıklandığı üzere fevkalade şartlar altında vasiyetçinin son arzularını alan kişilere kanun pek önemli bir görev vermiştir. Bu kişiler VAKİT GEÇİRMEKSİZİN bir mahkemeye baş vurarak kanunda gösterilen biçimde işlem yapmak zorundadırlar. Bu yön sözlü vasiyeti vasiyetname haline getiren geçerlilik şartıdır. Bu süre olağan hayatın akışı içinde derhal olarak anlaşılmalıdır. Daha başka bir ifade ile şahitlerin içinde bulundukları fevkalade haller kalkar kalkmaz her işe tercihen işlemi yapma olarak anlamak, hüküm konuş amacına uygun düşer. Zira kanun vazı "suistimalleri önlemek tanıkların mirasçılarla görüşmesine fırsat vermemek ve bu yolla vasiyetçinin son arzularının saptırılmasına engel olmak gibi düşüncelerle bu ölçüyü koymuştur." Şahitlerin, gecikmesi kendileri ve yakınları için hayati önemde zarar verebilecek işleri, ancak bir mazeret oluşturabilir. Bu olayda olduğu gibi bir şahidin gazetecilik görevi sebebiyle İsviçreden ayrılmak zorunda kalışı bu nitelikte bir mazeret kabul edilemez. Kaldıki bu şahit 12.6.1988 günü yine İsviçreye dönmüştür. Orada bulunan diğer şahitle birlikte İsviçre mahkemesine derhal başvurarak işlemin tamamlanmasına engel bir hal ortada yoktur. Şahitlerin İsviçre mahkemesine müracaat ettikleri müracaatın kabul edilmediği, davanın hiç bir safhasında iddia ve ispat edilmiş de değildir. Diğer şahidin çalıştırdığı iş yerini bırakamadığı ancak okulların 26.6.1988 de tatile girmesi ile Türkiye'ye 29.6.1992 de dönme imkanı bulabildikleri savunulmaktadır. 26.6.1988 Pazar günüdür. Şahitlerin hemen değilde 29.6.1988 günü geç saatlerde Türkiye'ye dönüp 30.6.1988 de Hakime başvurmalarını makbul ve haklı gösterecek, hayati nitelikte hiç bir mazeret ortaya konmamıştır. Kaldı ki ulaşım imkanının son derece çoğaldığı çağımızda sözlü vasiyeti yüklenen şahidin birkaç saatliğine Türkiye'ye gelip gitmesi mümkün olup, bu şahidin kısa süre dahi terke imkan bulamadığı işinin niteliği de açıklanmamıştır. Medeni Kanunda şahitlerin hangi mahkemeye müracaat edecekleri belirlenmemiştir. Ancak işin icabı bunun en kolay şekilde ulaşılabilecek mahkeme olduğu yönünde kuşku duymamak gerekir. 2675 sayılı kanunun 6. maddesi dikkate alındığında bu İsviçre mahkemesi olabileceği gibi 16.9.1965 günlü Resmi gazetede yayınlanan Türk Medeni Kanunun velayet, vesayet ve miras Hükümlerinin uygulanmasına dair Tüzük'ün 38. maddesinde açıkça ifade olunduğu üzere vasiyetçinin son ikamet hakimi olması zorunluluğu da yoktur. Eğer vasiyet son ikametgahtan başka bir yerdeki hakime tevdi edilmişse, o hakim vasiyetnameyi derhal son ikametgahta bulunan mahkemeye göndermek zorundadır. Bu açıklamalar ışığında 6.6.1988 günü ölen murisin sözlerinin 30.6.1988 gününde vakit geçirilmeksizin mahkemeye tevdi edildiğini kabul etmek de kanuna aykırıdır.
 
SONUÇ: : Davacının temyiz itirazlarının bu sebeplerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 29.9.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini