 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E. 1992/5284
K. 1992/6785
T. 16.6.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖZET Kanuni mirasçılar, miras payına mahsuben ölenin sağlığı nda almış oldukları bütün teberruları terekeye iadeye mecburdurlar. Müteveffa tarafından hilafına açıkça bir teberru yapılmış olmadıkça füru lehine bahşedilen cihaz tesis masrafı borçtan ibra suretiyle ve bu kabilden sair suretlerle bahşedilen menfaatler iadeye tabidir.
(743 s. MK. m. 603/1 -2)
Emine ve Arkadaşları ile Yunus arasındaki mirasta iade davasının yapılan muhakemesi sonunda; mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki davalı, temyizen tetkiki de davacı tarafından istenilmekle; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
Kanuni mirasçılar, miras payına mahsuben ölenin sağlığında almış oldukları bütün teberruları terekeye iadeye mecburdurlar (MK. m. 603/1). Müteveffa tarafından hilafına açıkça bir teberru yapılmış olmadıkça füru lehine bahşedilen cihaz tesis masrafı borçtan ibra suretiyle ve bu kabilden sair suretlerle bahşedilen menfaatler iadeye tabidir (MK. m. 603/2). Miras bırakanın füruna yaptığı MK. m. 603/2'de gösterilen nitelikteki teberrularının iadeye tabi olduğu görülmektedir. Ne varki bu kural mutlak olmayıp miras bırakan kendi iradesi ile MK. m. 603/2'deki sayılan yararlandırılmaların iade edilmeyeceğini belirteceği gibi davalı durumunda olan da, yararlanmanın iadeye tabi olmadığını savunur ve ispatlayabilir. Davacı ve davalının murisin füruları olduğu yönü de uyuşmazlık yoktur. Dosya içindeki resmi senede göre, miras bırakan Rıza, dava konusu 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazları davalıya kayıtsız hibe etmiştir. Dinlenen davalı tanıkları da gerek tarafların kardeşleri olanlar, gerekse yabancı olanlar, davalının otuz beş yaşına kadar öğretmenlik yapıp bekar olduğunu anne ve babası ile birlikte yaşadığını, gelirini vesayini onlara bıraktığını, murisin mal varlığının sadece iki taşınmaz mal olmadığını, davalıya yapılan bağışın iade kastı olmaksızın yapıldığını söylemişlerdir. Bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın davalıya yaptığı bağışın iadeye tabi olmadığı anlaşılmaktadır. Zira hibe edence bağışında iade kastı varsa bunu akitle BK.nun 240. maddesinde şart ve mükellefiyet olarak gösterilmesi gerekir. Bu olayda bağışlayan "kayıtsız ve şartsız" olarak teberruda bulunmuştur. Bu suretle iadede dahi hiç bir koşul ve yükümlülük koymamıştır. Davalı tanıkların ortaya koyduğu duruma göre miras bırakanın yaptığı hibede bir minnet duygusu da olduğu anlaşılmıştır. Şu halde, davalı savunmasını ispatlamış olmakla davanın reddi gerekirken yazılı biçimde karar verilmesi yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Açıklanan nedenle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan mahkeme hükmünün BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan 250.000 lira vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine, 16.6.1992 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dava konusu taşınmaz malın davalıya iş kurma amacı ile hibe edildiği anlaşılmaktadır. Olay, MK. 603/2. maddeye uygun düşmekte olup, murisin iade edilmemek amacıyla taşınmaz malları davalıya hibe ettiğini davalının ispatlaması gerekir. Davalı bu yönü isbat edebilmiş değildir. Hibe akti sırasında BK.nun 240. maddesinde gösterilen biçimde bir şart ve mükellefiyetin bulunmadığının yazılmış olması, davalının iadeden ber 'i kılındığını göstermez. Kanunumuzda iadeye tabi olduğunun gösterileceği yönünde bir hüküm yoktur. İstemin reddi iade edilmemek üzere hibe edildiğinin AÇIKCA belli olacak şekilde işlem yapılmış olması şartına bağlanmıştır. Çoğunluk bozma kararına bu sebeplerle katılmıyoruz. İşin diğer yönleri incelenmelidir.
İsmet YANIKÖMEROĞLU Tahir ALP
Başkan Üye
|