 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E. 1992/1395
K. 1992/3146
T. 17.3.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
VERASETİN İPTALİ DAVASI
BİRLİKTE ÖLÜM
MİRASÇI OLMAK
ÖZET Hangisinin evvel veya sonra öldüğü tayini mümkün olmaksızın ölenler, biranda ölmüş sayılırlar. Miras ölüm ile açılır. Mirasçı olabilmek için murisin vefatında ehil olarak sağ olmak lazımdır. Aynı anda ölenlerin biri diğerine mirasçı olamazlar. Füruu olmayan müteveffanın mirasçısı baba veya anasıdır. Bunlar müsavat üzere mirasçıdırlar. Müteveffadan evvel vefat etmiş olan baba ve ana her tabaka halefiyet tarihi ile mirasçı olan füruuları tarafından temsil olunurlar.
(743 s. MK. m. 28/2, 571/1, 522, 440)
Nadire ile Gülgün ve Nilgün arasındaki verasetin iptali davasının birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki davalılar tarafından istenilmekle; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
"Hangisinin evvel veya sonra öldüğü tayini mümkün olmaksızın ölenler, biranda ölmüş sayılırlar" (MK. 28/2). "Miras ölüm ile açılır" (N'IK. 517/1). "Mirasçı olabilmek için murisin vefatında ehil olarak SAĞ OLMAK lazımdır" (MK. 522). Şu halde aynı anda ölenlerin biri diğerine mirasçı olamazlar (Y. 2. H. Dairesi'nin 9.2.1976 günlü, 698-955 sayılı kararı). Öte yandan, "Füruu olmayan müteveffanın mirasçısı baba ve anasıdır. Bunlar müsavat üzere mirasçı olurlar. Müteveffadan evvel vefat etmiş olan baba ve ana her tabakada halefiyet tarihi ile mirasçı olan füruuları tarafından temsil olunurlar" (MK. 440).
Bu kural İsviçre Medeni Kanununda olduğu gibi "müteveffa hiç bir feri bırakmazsa miras ana baba köküne ait olur. Baba ve ana yarı yarıya mirasçı olurlar. Daha önce ölmüş olan baba ve ana yerine FERİLERİ hem de her derecede köklere göre geçerler" (Dr. A. Escher, Medeni Kanun Şerhi-Miras
Hukuku, S. Şakir Ansay Tercümesi) biçiminde anlamak gereklidir. Burada görüldüğü gibi füruun üst soyu temsil edebilmesi için kendi ana veya babasının miras hakkının doğmuş olmasına gerek yoktur. Murisin ana veya babasının füruu hangi tabadaki olursa olsun doğrudan doğruya mirasçı olur. Bu esasen kanunun kabul ettiği üzere; her zümre içinde daha yakın ve sağ olan hısımın kendi füruunun mirasçılığına engel olması; her zümre için de kanuni mirasçı sıfatını kazanır en yakın kan hısımlarının eşit miras hakkına sahip olması; en yakın hısımlardan biri veya bir kaçı miras bırakandan önce Ölmüşlerse veya başka bir sebepten dolayı mirasçı olamıyorlarsa bu takdirde bunların yerine onların fürularının geçmesi; kök içinde halefiyet ve bir hısımın yerine geçen füruun ancak onun hak ve hissesine sahip olması prensiplerinin gereğidir.
Davacının kardeşleri Ayşe ile Gülten aynı anda ölmüşlerdir. Yukarıda açıklanan kurallar uyarınca Ayşe'nin mirasçıları sağ olsalardı baba ve anası olacaktı. Ancak, daha önce öldüklerinden onları füruuları temsil eder. Bunlardan Gülten'in muris Ayşe ile birlikte ölmüş ve bu sebeple Ayşe'ye mirasçı olmamış bulunması Gülten'in ve dolayısıyla murisin ana ve babasının füruu olan davalıların mirasçı olmalarını engellemez.
Bu yönler gözetilmeden muris ile birlikte aynı anda ölen kardeşinin çocuklarının mirasçı olamayacaklarının kabulü doğru bulunmamıştır.
SONUÇ:: Davalıların temyiz itirazlarının bu sebeplerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan ikiyüzellibin lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, 17.3.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|