 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1991/7115
K: 1991/9560
T: 20.6.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖZET: Yoksulluk nafakası boşanmadan sonra da istenir.
Muhalif: Yoksulluk nafakası sonradan istenemez.
Taraflar arasındaki nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp) düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının bütün davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Karı, koca arasındaki fiili ayrılık kocanın başka kadınla beraber yaşamasından kaynaklanmıştır. Bu hal kadının şahsi haklarına ağır saldırı teşkil eder. Davacı yararına Medeni Kanunun 143.maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına uygun miktarda manevi tazminata hükmetmek gerekirken reddi yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 2.bentte gösterilen sebeple davacı yararına BOZULMASINA, diğer temyiz itirazları ile davalının bütün temyiz itirazlarının 1.bentte gösterilen sebeple REDDİNE 20.6.1991 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Uyuşmazlık, evvelce kesinleşen boşanma hükmünde konu edilmeyen yoksulluk nafakası isteğinin, kesinleşmeden sonra yeniden açılacak bir davanın sebebini oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.
Yoksulluk nafakasının kesinleşen boşanma kararından sonra ayrıca ve bağımsız bir dava ile istenebileceğine ilişkin değerli çoğunluğun düşüncesine aşağıda açıklanacak nedenlere katılmıyorum.
Şöyleki:
I- YOKSULLUK NAFAKASININ KAPSAM VE NİTELİĞİ :
Eşler arasında evlilik bağını çözen ve evlilik birliğini sona erdiren boşanma kararının asıl unsurunun yanı sıra ortaya çıkan ve ancak hakim hükmü ile geçerlilik kazanan yan sonuçların bir bölümünü oluşturan parasal ödemelerden yoksulluk nafakası, kusuru daha ağır olmayan karı yada kocanın boşanma sonucu olarak yoksulluğa düşmesi halinde boşanmaya neden olmasa bile diğer eşin ekonomik gücüne göre süresiz olarak isteyebileceği özel bir nafaka türüdür. Amacı ise Medeni Kanunun 152.maddesinden kaynaklanan kocaya ve ayrıca kocanın zarurete düşmesi halinde kadına ait nafaka yükümlülüğünün boşanma ile sona ermesi (dayanaksız kalması) üzerine boşanma sonrasında yoksulluğa düşecek eşin sosyal ve ahlaki düşüncelerle korunmasını sağlamaktır. Böyle bir koruma ise, boşanma hukukunun bilinen kuralları, karı koca ilişkilerinin özellikleri, evlilik kurumunun kapsamı ve niteliği ve nihayet boşanmaya neden olan olayların payı gözönünde tutularak ancak boşanmaya karar verecek hakim tarafından incelenip sonuca ulaştırılabilir. Kaldıki hakkaniyet, hürmet ve atıfet, düşüncelerine dayalı yoksulluk nafakasına hüküm kurulurken nafaka yükümlüsünün kusuru aranmayacağından bunun bir tazminat yada cezai nitelik taşımadığı açıktır. Bu yönü ile yoksulluk nafakası boşanma davasının dışında bağımsız bir davanın konusu yapılamaz.
Bilindiği gibi, boşanma hukukunun temel ilkesi, asıl hukuksal sonucun evlilik birliğini sona erdiren boşanma hükmü olduğudur. Bunun dışında kalan ve özellikle talep olmadan hakimin kendiliğinden gözönünde tutamayacağı yada hükümde olmasa bile kendiliğinden sonuç doğuramayacağı hususlar yan (feri) (Tali) sonuçları oluşturur. Bu yönü ile Medeni Kanunun 144.maddesinde öngörülen yoksulluk nafakası istemi, tıpkı maddi ve manevi tazminat istemlerinde olduğu gibi boşanmanın yan (feri) sonucu olup bu konuda TÜRK-İSVİÇRE doktrininde aykırı herhangi bir görüş ve düşünce söz konusu değildir. Öyle ise boşanmanın diğer yan (feri) sonuçlarında olduğu gibi yoksulluk nafakası istemininde ancak boşanma hükmü ile birlikte karara bağlanacağı açık ve doğal kabul edilmelidir. Nitekim TÜRK doktrininde de baskın görüş bu doğrultudadır. (VELİDEDEOĞLU HIFZI VELDET, Türk Medeni Hukuku Cilt II, Aile hukuk beşinci bası İstanbul 1865 sf.258- EGGER AUGUST İsviçre Medeni Kanunun şerhi Cilt II Aile hukuku, Tahir Çağa çevirisi ikinci bası İstanbul 1943, Sayfa 230- KÖPRÜLÜ BÜLENT/ KANETİ SELİM, Aile Hukuku İstanbul 1985/1986, sf.196- BİRSEN KEMALETTİN Medeni Hukuk Dersleri dördüncü bası İstanbul 1958, sayfa 325-AKGÜN ZERRİN Boşanma Hukuku 3. Baskı, İstanbul 1986, Sayfa 407-ÖZTAN BİLGE Aile Hukuku 2. Bası Ankara 1983 sf.295) Uygulamada da uzun yıllardır yoksulluk nafakasının boşanma hükmünün kesinleşmesinden sonra istenemeyeceği çok sayıda dairemiz kararında da vurgulanmıştır. Nitekim 7.2.1986 tarihli 1018/1179 sayılı ve ayrıca 20.5.1986 tarihli ve 5219-5196 sayılı kararlarımız bu uygulamanın yakın tarihli örneklerini oluşturmaktadır.
II- TÜRK MEDENİ KANUNUNUN SİSTEMATİĞİ VE ANA YAPISI : Türk Medeni Kanunun bilinen sistematiği gözönünde tutulmadan ve boşanmanın yan (feri) sonuçlarının boşanma hükmü ile bağlantısı ve hükmün ayrılmaz bir parçası olduğu gerçeği dikkate alınmadan sorunu ve uyuşmazlığı çözümlemek bizleri çok ciddi hukuksal yanılgılara ulaştırır. Bilindiği gibi Türk Medeni Kanununun "BOŞANMA" başlıklı dördüncü babı (A-Boşanma sebepleri, B- Dava, c- Hüküm, D- Boşanma ve usulü muhakemesi) başlıklı dört alt bölüme ayrılmaktadır. Kanun koyucu maddi ve manevi tazminata ilişkin 143.ncü ve yoksulluk nafakasına ilişkin 144.ncü ve nihayet tazminat ve nafakanın ödenme şekli ile ilgili 145.nci maddelerini "BOŞANMA HALİNDE TAZMİNAT" yan başlığı altında "HÜKÜM" bölümünde düzenlenmiştir. Kuşkusuz günümüzde Türkiye Cumhuriyeti Anasayasının yasaların yorumuna olanak tanımaması karşısında, Medeni Kanunundaki kenar başlıklarının kanun metnine dahil bulunmadığı yolundaki 26.1.1944 tarihli ve 1367 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararının geçerliliği tartışılır hale gelmiştir. Ancak söz konusu kararın bugün için geçerliliğini kabul etsek bile, kenar başlıklarının kanun koyucunun iradesini yansıttığı gerçeğini gözden uzak tutamayız. Kaldıki Türk Medeni Kanunu kenar başlıklarını taşımasaydı bile Medeni Kanunun 138-148 maddelerinin, dolayısıyla yoksulluk nafakası isteminin boşanma hükmü kapsamında düzenlendiği yasanın çatısı ana yapısı, ve açıklanan sistematiğinden hiçbir kuşkuya yer vermiyecek bir biçimde anlaşılmaktadır.
III- YOKSULLUK NAFAKASI İSTEMİ İLE BOŞANMA HÜKMÜ ARASINDAKİ HUKUKSAL BAĞLANTI:
Boşanma bir hakim kararı ile evlilik birliğini kesin olarak sona erdiren bir olgudur. Boşanma kararının, kesinleşmesi ile eşler arasında yeni bir hukuksal statü yaratılır.
Mevcut uyuşmazlıklar şu yada bu doğrultuda kesin çözüme kavuşturulur. Daha doğrusu çözüme kavuşturulması gerekir. Boşanma kararına rağmen daha sonra vaki bir yoksulluk nafakası istemiyle boşanmış eşleri yeniden karşı karşıya getirmek, kin ve nefret duygularının tazelenmesine yol açmak boşanma kurumunun amacına uygun düşmemektedir. Kaldıki uyuşmazlıkları askıda ve eşlerden birinin keyfine bırakmak, eşlerden birini sürekli yoksulluk nafakası tehdidi altında tutmak, boşanma ile elde edilen sonuçları zedeleyici bir görünüm gösterir. Çoğu zaman boşanma kararı ile bile eşler arasındaki intikam ateşi sönmemiş olabilir. Kin ve kıskançlığın tamamen ortadan kalkması zaman alabilir. Boşanmaya rağmen eşlere yeni bir dava olanağı sağlamak giderilmesi mümkün olmayan yeni mutsuzluklara ve manevi tahribata yol açabilir. Boşanma davası sırasında yoksulluk nafakası isteminde bulunmamış yada bu hakkını kullanmak istememiş eş, boşanma kararından sonra diğer eşin evlilik dışı ilişkisini ve o kişiyle yeni bir evliliği gerçekleştirme hazırlığı içinde olduğunu öğrense bu kez yalnızca parasal açıdan onlara zarar vermek için bu yeni dava olanağını kullanmak istemeyecek raidir? Akla gelen ve gelmeyen sayısız varsayım, eşlerin boşanma sonrasında artık yeni bir davanın taraflarını oluşturmasında ne kendileri ne de toplum açısından hiçbir fayda olmadığını göstermektedir. Kullanılmayan yada zamanında kullanılmak istenmeyen bir hakkın sürekli korunmak istenmesinde adalet açısından da gerçekten yarar bulunmamaktadır. Uyuşmazlıkların ve çelişkilerin mutlaka bir sonu olmalıdır. Diğer taraftan boşanma davasında mevcut olmayan yoksulluk durumunun boşanma hükmünden sonra gerçekleşmesi halinde de gene böyle bir davanın yasal kaynakları söz konusu değildir. Çünkü yoksulluk nafakası isteğinin yasal maddi unsuru "boşanma yüzünden yoksulluğa" düşme olgusudur. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşmemiş bir eşin daha sonra şu yada bu nedenle yoksulluk vakıası ile karşı karşıya gelmesi nafaka kurumunun amacı ve kapsamı dışında kalmaktadır.
IV- DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE ADALETE DUYULAN GÜVENİN SARSILMASI
Boşanma davası sonrasında bağımsız açılan yoksulluk nafakası davasında delillerin ikamesi kuşkusuz boşanma dosyası ile sınırlı olamayacaktır. Acaba tarafların bu kez gösterecekleri (belki de şu yada bu nedenle boşanma sırasında gösterilmemiş) yeni deliller başta kusurun aidiyeti olmak üzere boşanma davasının tamamen aksi doğrultusunda yeni gerçekleri ortaya çıkarırsa ve hatta bu yeni durum koşulların varlığı halinde belkide yargılamanın iadesi isteğine konu olursa yoksulluk nafakası isteminin peşinde koşan davacı açısından ortaya çıkacak acı sonuç bir yana adalete duyulan güvenin sarsılması nasıl önlenecektir. Bir halk deyimi ile pişmiş aşa katılan su nasıl giderilecektir? Nihayet boşanma davasında tarafları ve evlilikte eşlerin ilişkilerini en iyi şekilde inceleyip değerlendiren ve gerekiyorsa takdir edeceği yoksulluk nafakası miktarını bu verilere göre belirleyen bir hakim yerine, boşanma kararı sonrasında belkide yalnızca boşanma dosyası tutanaklarına bağlı kalacak kısaca o davayı yürütmemiş (yaşamamış) bir hakimin ulaşacağı takdir, acaba önceki kadar sağlıklı ve sona erdirilmiş bir evlilik bağının gerçeklerine uygun olabilecek midir? Özetle eşler arasındaki bütün sorunlar yasanında amacına uygun olarak mutlaka ve mutlaka boşanma davasında çözülmeli ve kesin bir sonuca bağlanmalıdır.
Yukarıda özetlenmesine çalışılan düşüncelerin ışığında Medeni Kanunun 144.maddesine dayanılarak, boşanma davasına yada o dava dolayısıyla karşılık bir davaya konu olmayan yoksulluk nafakası isteğinin ileri de boşanma hükmünün kesinleşmesinden sonra da ayrıca ve bağımsız bir davanın konusu yapılmasını mümkün görmemekte ve bu nedenle değerli çoğunluk kararına katılamamaktayım.
ÜYE
Namık Kemal Yalçınkaya