 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1991/5405
K: 1991/7418
T: 2.5.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖZET:Kocaya ait. evde oturmakta oluş, maddi tazminat isteğinin dayanağı olamaz.
Temyiz eden:Taraflar
Ahmet ile Nazmiye arasındaki boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda boşanmaya dair verilen hüküm taraflarca temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davalı Nazmiye birleştirilen 1988/996 sayılı dosyadaki 13.12.1988 tarihli dilekçesinde tazminattan ayrı olarak 5.000.000 lira manevi ve hukuki dayanaklarını göstermeden maddi tazminat istemiştir. Boşanma davasında verdiği aynı tarihli dilekçesinde de halen kocasına ait evde oturduğunu boşanmaya hükmedilmesi halinde bu evden ayrılmak zorunda kalacağını ileri sürmüş ve istediği tazminatın konusunu bu şekilde açıklamıştır. Evlilik birliği hukuken devam ettiğine göre bakım ve barınma kocaya aittir. Davalının boşanma halinde kocaya ait evden ayrılacağı da boşanmanın tabii ve zorunlu sonucudur. Bu durumda kadının mevcut hatta beklenen haklarının ihlal edileceğinden söz edilemez. Gerçekleşen bu durum karşısında maddi tazminata hükmedilebilmesi için medeni kanunun 143/1. maddesinin aradığı şartlar oluşmamıştır. O halde mahkemece davalı yararına yazılı şekilde maddi tazminata hükmedilmesi isabetsizdir.
3-Davalı 13.12.1988 tarihli dilekçesinde yoksulluk nafakası da istemiştir. Bu hususta mahkemece yapılacak iş, tarafların gösterecekleri delilleri toplamak özellikle davalının anne ve babasından intikal eden mal varlığını araştırmak bu mal varlığının araştırmak bu mal varlığının onu yoksulluktan kurtaracak boyutta olup olmadığının tespit etmek ve gerektiğinde bilirkişiden görüş alıp yoksulluk halinde gerçekleşmesi halinde ömür boyu ödemek üzere yoğun bir nafakaya hükmetmekten ibarettir.
Bu yönlerin gözetilmemesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen 2. ve 3. bentlerdeki sebeplerle BOZULMASINA, 2.5.1991 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Eşlerin süreklilik amacı ile kurdukları evliliğin sürdürülmesi çeşitli sebeplerle mümkün olmadığı zamanlarda boşanma kanılmaz olmaktadır. Bu yeni statünün eşlerin ruhsal varlıklarında bir takım etkileri olduğu gibi, maddi, mali varlıklarına da etkili olabilmektedir (M.K.143,144 ve 146). İşte kanun koyucu boşanma kusursuz eşin mal varlığında oluşan azalmaları karşılama yükümlülüğü kusurlu eşe yüklemiştir. Bu arada medeni kanunun 143/1 maddesinde "mevcut ve hatta muntazar bir menfeaati boşanma yüzünden haleldar olan kabahatsiz karı veya kocanın kabahatli olan taraftan münasip maddi bir tazminat talebine hakkı " olduğu hükme bağlanmıştır. Hakim zararın bu kurallar kapsamında kalıp kalmadığını takdir ve tayin ederken kuralın unsurlarını dikkate alacağı şüphesizdir. Bu tazminat boşanmayı gerektiren olaylarda kabahatsiz eşin kabahatliden isteyeceği bir giderin olduğuna göre kusura dayanan haksız fiil, tazminatı niteliğinide olduğu kabul edilebilir. Kabahatin hukuki ilişkide taraflardan birinin ilişkisinin kendisine yüklediği yükümlülüklerden hukuka aykırı bir biçimde kaçınma fiil olduğu şüphesizdir.
Böyle olunca borçlar kanununun 41 ve müteakip maddelerinden yer alan düzenleme dışında medeni kanunun 143. maddesindeki düzenlemeyi mevsuf bir düzenleme olarak kabul etmek medeni kanunun 143. maddesi hükümlerinin kifayet etmediği hallerde Medeni Kanunun 5. maddesi göndermesinden yararlanarak borçlar kanunu hükümlerinden yararlanmak gerekmektedir.
Kanun koyucu hangi hallerin mevcut ve hatta muntazar menfaatler olduğunu sıralamıştır. Tarafların evlilik birliği içinde devam eden vaziyetlerinin belirlenmesiyle mevcut menfaatler ortaya çıkar. çözümüne etkilidir. Birliğin devamı süresinde kocanın seçtiği evin niteliği karı ve çocukların infak ve iaşesi (MK. 152) eve kadının bakımı (MK. 153). kadrinin bir meslek veya sana icrasına müsaade edilip edilmediği (MK.152) karı koca mallarının idare biçimi (MK.170-240), ve özellikle kadının aile masraflarına katkısı (MK.151-190) ortaya konmalıdır. Bütün bu ilişkiler ve benzerlerinde süre gelen (eşri) uygulamadan vazgeçilmesi ile kabahatsiz eşin mal varlığında meydana gelen veya gelecek zararın giderilmesi zorunludur.
Bütün bunların yanı sıra kabahatsiz eşin muntazar menfaatleri (bir yardım sandığı yararlarından yoksul) kalma, karı koca mal rejimlerinin erken tasfiyesi sebebiyle aradan beklenen ve mahrum kalınan yararlar gibi) sebebiyle de maddi zararın doğduğu iddia ve ispat edilebilir.
1937 doğumlu olan kadın davalı ile 7.1.1955 de evlenmiştir. Koca başka bir kadınla ilişki kurduğundan eşini ve çocuklarını onlara tahsis olunan evde terk ettiği anlaşılmaktadır. Davacı fiilen 10 yıl süren ayrılıktan sonra M.K. nunda 3444 sayılı kanunla yapılan değişiklikten yararlanarak boşanmışlardır. Olaylarda davalının hiçbir kuşumun bulunmadığı mahkemece ve çoğunluk tarafından da kabul edilmektedir. Boşanma ile tazminat isteyen kusursuz eşin kocasının kendisine tahsis ettiği evden ayrılmak zorunda kalacağı bir gerçektir. Davacı kadının evlilik sırasında kocanın temin ettiği evde oturmasının mevcut menfaat olmadığını söylemek mümkün değildir. Kocanın medeni kanunun 152. maddesi çerçevesinde sağladığı menfaatler yukarıda yer alan açıklamalar çerçevesinde kadının mevcut menfaatini oluşturur. Mahkemenin borçlar kanunun 42. maddesi uyarınca takdir ve tayin ettiği 2.000.000 TL. maddi tazminata yönelik bozmaya katılmıyorum.
Üye
Tahir Alp