 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1990/9839
K: 1990/405
T: 25.01.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Fatma ile Muharrem arasındaki boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda, davanın reddine dair verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle; evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Evlilik birliğinin en önde gelen amacının eşlerin cinsel uyum içinde bulunmaları olduğunda ve cinsle ilişkiden yoksun bir birliğin devamının eşlerden beklenemeyeceğinden kuşku yoktur. Bu amacın temeli ise nesli devam ettirme ve cinsel arzuları tatmine dayalıdır. Hangi nedenle olursa olsun, cinsel uyum ve doyumun sağlanmaması evlilik birliğinin temelinden sarsılmasını sonuçlar.
Normal bir yaşta yapılan evliliğe rağmen, kadının bekaritini muhafaza etmiş olması (kocası tarafından kızlığının bozulmamış bulunması) cinsel ilişkinin yokluğunun tartışılmaz kesin bir kanıtını oluşturur. Böyle bir durumda kadında, cinsel ilişkiye yanaşmamış ya da cinsel ilişkiyi başaramamış olan kocasına karşı haklı bir nefretin, en azından isteksizliğin doğacağı kaçınılmaz olacaktır. Kadına, hatta tarafların her ikisine büyük bir acı vereceği tartışmasız olan böyle bir durumun varlığına rağmen, eşler arasında evliliğin devamını beklemek ve kocası ile bir evde, aynı yatakta yaşıyan kadının evliliğinden asıl olarak beklenmesi doğal olan davranışı (erkeğe düşen görevin yerine getirilmesini) görememek Medeni Kanunun 134/1. maddesine açık aykırılık oluşturur. Kadından bu hayatı devam ettirmesini istemek, kimsenin katlanamayacağı bir fedakarlığın ona yükletilmesini istemek, kimsenin katlanamayacağı bir fedarlığın ona yükletilmesi olurki, bu hal evlilik birliğinde hiç bir zaman öngörülemez. Ne zaman gerçekleşeceği belli olamayan ve sonra da devam edip etmiyeceği şüpheli bulunan cinsel yakınlaşmayı beklemek için kadını zorlamak açık bir haksızlık niteliği taşımaktadır.
Olayımızda, kocanın cinsel organı normal yapıda olmasına rağmen psikolojik sebeple dahi olsa sekiz aylık evlilik süresi içinde eşinin kızlığını bozamamış olması, müşterek hayatı sürdürmesi davacı kadından beklenmeyecek derecede evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olur. Bu durumda boşanmaya karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde ve evlilik birliğinin amacının yorumlanmasında yanılgıya düşülerek isteğin reddedilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple (BOZULMASINA), 25.1.1990 tarihinde oyçoluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Temyiz dilekçesi hükmü veren mahkeme aracılığı ile karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf tebliğ gününden itibaren on gün içinde cevap dilekçesi verebilir (HUMK 433). Tebligatın ne şekilde yapılacağı Tebligat Kanununda ve Nizamnamesinde açıklanmıştır. Kanunda gösterildiği biçimde yapılmayan tebligatlar sürelerin işlemesine esas tutulamaz. Meğer ki muhatap tebligata muttali olduğunu beyan etmiş ola. (Teb. K.32) Davalıya 4.8.1989 günü tebliğ için gönderilen karar ve temyiz dilekçesi usulüne uygun tebliğ edilmemiştir. Bu eksiklik tamamlanmadan temyiz incelemesi yapılması savunma hakkını kısıtlar. Bu sebeple çoğunluk görüşüne katılmıyorum.