 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1990/9076
K: 1990/14226
T: 20.12.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mukadderat ile Hatice arasındaki eşya davasının yapılan muhakemesi sonunda, davanın kabulüne dair verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle; evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Bir mahkeme hükmünün hukuki varlık kazanabilmesi için onun tefhim edilmesi gerekir. Mahkemenin verdiği hüküm ile hükmün ne şekilde tefhim edildiğini duruşma tutanağına yazması zorunludur (HUMK. 15/II). Bu nedenle hükmün tefhim edilip edilmediği duruşma tutanağı ile kanıtlanır. HUMK.nun 3156 sayılı Kanunla değiştirilen 381. maddesi hükümlerin ne şekilde tefhim edileceğini düzenlemektedir. Bu madde hükmüne göre "mahkeme, hazır olan tarafın iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararı tefhim eder".
Kararın tefhimi, en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur.
Zorunlu nedenlerle yalnız hükmün sonucunun tefhim edildiği hallerde gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak onbeşgün içinde yazılması gerekir.
Bu hükümden anlaşılacağı gibi, mahkeme hükmüne gerekçesi ile birlikte tam olarak yazmış olsa bile bunun duruşma tutanağına tamamen yazdırması ve okunması gerekir. Zorunlu nedenlerle hükmün gerekçesi ile birlikte tamamen yazılmadığı hallerde mahkeme sadece hüküm sonucunu tefhim etmekle yetinebilir Hüküm sonucunun ne olduğu ise 388. maddenin 2. fıkrasında belirtilmiştir.Buna göre, "hükmün sonucu kısmında istek sonuçlarından herbiri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir". Bu nedenle en azından hükmün sonucunu açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde duruşma tutanağına geçirtilip okunmadan "ekli karar tefhim edildi" gereçeli kararın mahkeme kaleminden alınmasına veya benzeri şekilde tutanağa geçirilen beyanlarla hüküm tefhim edilmiş sayılamaz.
Mahkemece,13.3.1990 tarihli oturum tutanağında "davanın kısmen kabulüne" demekle yetinilmiştir. HUMK.nun 388/II. maddesinde gösterildiği şekilde hüküm sonucunu belirtmeyen böyle bir beyanla hüküm tefhim edilmiş ve hukuki varlık kazanmış sayılamaz. Başka bir anlatımla, hakim yargılamayı sona erdirdiği 13.3.1990 günlü oturum da hiç karar vermemiştir. Diğer taraftan HUMK.nun 428/II. maddesindeki hükmün sonucunu etkilemeyen usul yanlışlıklarının bozma sebebi yapılamayacağına ilişkin kural HUMK.nun 381 ve 388. maddesine uygun şekilde duruşma tutanağına geçirilip tefhim edilen hükümlerle ilgilidir. Yukarıda açıklanan nedenler karşısında ortada hukuki varlık kazanmış bir karar mevcut olmadığından anılan 428. maddenin uygulanması da söz konusu bulunmamaktadır. Bu bakımdan yeniden yargılama yapılarak HUMK.nun 381 ve 388. maddelerinde gösterildiği şekilde hüküm verilmek üzere temyiz olunan kararın bozulması gerekir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 20.12.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.