 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1990/8969
K: 1990/14161
T: 28.12.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Tuncay A. ile Semiha A. arasındaki boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda tarafların boşanmalarına dair verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Bilindiği gibi genel boşanma nedeniyle ilgili Medeni Kanunun 134. maddesinin eski şeklinde (ifadesinde) şiddetli geçimsizliğe ilişkin boşanma davası ile (unsur) olarak doğrudan kusura dayanmıyor görünse de ikinci fıkrası ile dava hakkını kusuru olmayan ya da daha az olan tarafa tanımak suretiyle kusuru gizli bir unsur haline getirmiştir. Nitekim ilk bakışta dava hakkına yönelik görünse de söz konusu 134. maddesinin eski biçimde kusura ilişkin hükmün böylesine "katı bir tarzda uygulanması şikayetlerin odak noktasını teşkil" etmiştir. (3444 sayılı Kanunun Hükümet Tasarıcı 4. madde gerekçesi). İşte bu ve benzer düşüncelerle 3444 sayılı kanun M.K.'un 134. maddesini değiştirirken kusur meselesinden doğan güçlüğü önemli ölçüde hafifletmiş, kusur yerine evlilik birliğinin onarılmaz bir biçimde sarsılmasına önem vermiş; özetle kusurlu eşe de dava açma hakkı tanımıştır.
Ne var ki bu değişikliği tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçimde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimizin kabul etmediği bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan evlilik birliğini devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar; sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise M.K.'un 134. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen ya da hiçbir kusuru olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının çok az da olsa, belli bir kusurunun varlığı ve bunun ispatlanması kaçınılmazdır.
Olayımızda ise mevcut olaylara göre evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Davacının zinası üzerine davalının şikayetini geri alması kusurlu davranış olarak nitelendirilemez. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddine karar verilmesi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA 28.12.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.