|
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1990/3528
K: 1990/9392
T: 15.10.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mehmet Edip ile Emine arasındaki boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda, tarfların boşanmalarına dair verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle; evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebepler ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yersizdir.
2 - Dava, 3444 sayılı Kanunla Medeni Kanuna eklenen geçici 1. maddede yer alan hak düşürücü sürede açılmadığından, davacının bu hükümlerden yararlanamayacağının düşünülmemesi doğru görülmemiştir.
3 - Davacının, Medeni Kanunun 134. maddesine dayanan isteğine gelince; genel boşanma nedenini gösteren 134. maddenin eski şeklinde, şiddetli geçimsizliğe ilişkin boşanma davası ilke olarak doğrudan kusura dayanmıyor görünse de ikinci fıkrası ile dava hakkının kusuru olmayan yada daha az olan tarafa tanımak suretiyle kusuru gizli bir unsur haline getirmiştir. Bu nokta, o zamanki şikayetlerin odak noktasını teşkil etmiştir (3444 sayılı Kanunun hizmet tasarısı gerekçesi). Bu sebeplerle, 3444 sayılı Kanunu, Medeni Kanunun 134. maddesini değiştirirken kusur meselesinden doğan güçlüğü önemli ölçüde hafifletmiş, kusur yerine evlilik birliğinin onarılmaz bir biçimde sarsılmasına önem vermiş, özetle çok kusurlu eşede dava açma hakkı tanımıştır.
Ne varki bu değişikliği tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçimde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü; böyle bir düşünce kimse kendi eylemine ve tamemen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan, gene böyle bir düşünce tek tarflı irade ile sistemimizin benimsemediği bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiç bir eylemi ve davranışı sözkonusu olmadan da evlilik birliğinin devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da, madem ki birlik artık sarsılmıştır diyerek, boşanma yönünde hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Medeni Kanunun 134. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için, tamemen yada hiç kusursuz olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber boşanmaya karar verilebilmesi için, ya davalının karşı çıkmaması veya az kusurlu olan davalının karşı çıkmasının hakkın suistimali teşkil etmesi ve çocuklar yönünden korunmaya değer bir yararın kalmadığının belirlenmesi gerekir.
Olayda, davalıya atfı kabil hiç bir kusur gerçekleşmemiştir. Davacının boşanma isteğinin kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacının davasının reddi gerekirken boşanmaya dair karar usul ve kanuna aykırı olduğundan BOZULMASINA, 15.10.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.