 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1990/2006
K: 1990/8171
T: 11.09.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : H.Ç. ile D.Ç. arasındaki boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda tarafların boşanmalarına dair verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1 - Medeni Kanunun 3444 Sayılı Kanunla değişik 134/1. maddesine göre, eşlerin birlikte başvurmaları ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının karinesi sayılır. Başka bir ifade ile böyle bir durumda hakimin takdir hakkı, sonuca etkili olmamakta ve delillerin toplanmasına da gerek bulunmaktadır. İşte Medeni Kanunun 3444 Sayılı Kanunla değişik 134/3. maddesi, boşanma hukuki sebebinin varlığı konusunda takdir hakkını ortadan kaldırmış, Hakime boşanmaya karar verebilmesi için zorunlu üç unsurun varlığını kendiliğinden re'sen araştırma yetkisi vermiştir. Bunlardan herhangi birinin yokluğu halinde açılan davanın reddedilmesi zorunludur. Aranacak hususlar evlilik birliğinin en az bir yıl sürmüş olması, boşanmaya ilişkin olmak üzere tarafların iradelerinin serbestçe açıklanmış bulunması ve boşanmanın mali sonuçları ile ilgili olmak üzere taraflarca mahkemeye bir anlaşma (dülenme) metninin sunulması veya bu husustaki anlaşmanın tutanağa geçirilmiş olmasıdır. Bu yön kamu düzenine ilişkin olup re'sen gözetilmesi gerekir.
Rızai anlaşmalı boşanmaya karar verilebilmesi için boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu hakkında taraflarca hazırlanacak bir anlaşma mahkemeye tevdi edilmeli veya tutanağa geçirilmelidir. Böyle bir anlaşma mahkemeye bildirilmedikçe, yargılamaya devam olunması mümkün değildir. Çünkü Kanun koyucu bu hüküm ile, evlilik birliğinin onarılmaz bir biçimde yara almasını ve boşanabilmek için herşeyi göze almalarını önlemek istemiştir. Bir anlamda, kendi yararlarını ve çocukların çıkarlarını düşünemiyecek duruma gelen eşlerin böyle bir anlaşma ile gelecekte daha sağlıksız mantıksız ve adil olmayan şartların meydana gelişine engel olunmuştur. Böylece, boşanmanın ortaya çıkaracağı ruhsal çöküntüler, devamlı ve güvenceli bir gelecek ile dengelenmiş olmaktadır. Hemen söylemek gerekir ki, kanunda "taraflar sözcüğü kullanılmak suretiyle davacı taraf için dahi bu kural geçerli bulunmaktadır. Zaten eşlerin anlaşmasına dayalı boşanmalarda bir bakıma iki davacı ve iki davalı vardır. İki tarafta bir an önce boşanmayı sağlayabilmek ve bu yükten kurtulabilmek için kendi geleceğini tehlikeye atabilir. Söz gelimi davacı bütün mal varlığını davalıya bırakmaya razı olabilir. İşte Medeni Kanunun 3444 Sayılı kanunla değişik 134/3. maddenin öngördüğü temel ilke ve bu gibi durumlarda Hakimin görevi, gerekli müdahalede bulunmak ve tarafların yararları ile çocukların korunması açısından adil, mantıklı ve hakkaniyete uygun mali şartlar belirleyerek kalıcı bir dengeyi gerçekleştirmektir. İşte Hakimin zorunlu ve çok önemli böyle bir görevi yerine getirebilmesi için, taraflarca hazırlanacak ayrıntılı anlaşmanın yani mali projenin mahkemeye sunulması veya tutanağa geçirilmiş olması kaçınılmazdır. Çünkü; eşlerin eksiksiz tüm malvarlıkları bilinmedikçe, taşınır ve taşınmaz malların ayrıntılı bir dökümü yapılmadıkça tarafların tekliflerinin ne ölçüde adil ve hakkaniyete uygun olduğunun belirlenmesi mümkün değildir. Aksi halde hakim gerekli araştırmayı yapmış sayılamaz. Kamu düzenine yönelik olarak Hakime doğrudan araştırma ve karar verme yetkisi tanıyan bu hükmün, mahkemelerce gereği gibi kullanılmaması halinde malvarlığını mahkemeden, hatta bütün bir evlilik boyunca diğerinden gizleyen kötü niyetli eşe hukuki himaye sağlanmış olup, iyi niyetli eş açısından gelecekte çok ciddi ve önceli sakıncalar doğar. Öyle ise Medeni Kanunun 3444 sayılı Kanunla değişik 134/3. maddesine dayalı davalarda boşanmaya karar verilebilmesi ve hatta yargılamaya devam olunabilmesi için, Hakimin değerlendirme yapmasına imkan tanıyacak tarafların tüm mal varlıklarını ve buna bağlı olarak bunların paylaşılma (ya da istifade) yollarını ayrıntılı olarak gösteren yeterli bir anlaşmanın Mahkemeye tevdi edilmesi veya tutanağa geçirilmiş olması vaçgeçilmez bir zorunluluktur.
Nitekim 3444 Sayılı Kanuna ilişkin hükümet tasarısının 4. maddesine ait gerekçesinde; rızaya dayalı boşanmada, diğer bir önemli faktörde, hakimin boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması hususu vurgulanmıştır. Aynı gerekçede tarafların, bu hususta hazırladıkları anlaşmayı mahkemeye tevdi edecekleri, Hakimin de ancak bu anlaşmayı uygun gördüğü takdirde boşanmaya karar verebileceği ve gene hakimin tarafların ve çocukların menfaatlerini nazara alarak bu anlaşmada gerekli değişiklikleri yapabileceği belirtilmiştir. Öyle ise bir anlaşma (mali proje) açıklanmadıkça Medeni Kanunun 134/3. maddeye göre boşanmaya karar verilmesi mümkün değildir. Bu itibarla yukarıdaki şartlara uymayan hükmün bozulması gerekir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA 11.9.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.