 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1990/11365
K: 1990/11324
T: 22.11.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Celal ile vasi Selahattin arasındaki boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda, davanın reddine dair verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle; evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davada; olayları açıklamak taraflara, hukuki tavsif ise mahkemeye aittir. 11.11.1988 tarihinde açılan davada evvelce akıl hastalığına ve şiddetli geçimsizliğe dayalı iki boşanma davasında sonuç alınamadığı ve eşlerin 5 yılı aşkın bir süredir ayrı yaşamakta olup bir araya gelmemelerine imkan olmadığı da bildirildiğine göre istek Medeni Kanunun hem 134/son ve hem de aynı Kanuna 3444 sayılı Kanunla eklenen geçici 1/C maddesi uyarınca fiili aykırılık sebebiyle boşanmaya ilişkindir. Gerçekten, evvelce açılan davalardan bir tanesinde verilen red kararının kesinleşmesinden itibaren üç yıl geçmiş, böylece Medeni Kanunu 134/son maddesi şartları oluşmuş, diğerinde ise açılan boşanma davası reddedilip karar kesinleşmiş olmakla birlikle kesinleşme tarihinden itibaren henüz üç yıl geçmemiştir. Öyle ise sözü geçen dosya, dolayısıyla da 3444 sayılı Kanunun geçici 1/C maddesinin yasal unsarları oluşmuştur. Mahkemece önceki davalar sebebiyle davacının daha kusurlu olduğu ve fiili ayrılığın irade dışında davalının ruhsal rahatsızlığı sebebiyle gerçekleştiği açıklanarak isteğin reddine karar verilmiştir. oysaki, fiili aykırılık hukuksal sebebine dayalı davalarda maddi olgu olarak dava tarihinden geriye doğru belli bir süre fiili ayrılığın varlığının belirlenmesi yeterli olup ayrıca taraflardan hangisinin sebebiyet verdiğinin yada eşlerden hangisinin kusurlu bulunduğunun araştırılmasına gerek yoktur. Diğer taraftan, akıl hastalığı fiili ayrılığın varlığını dorduran (kesen) bir engel olarakta mütalaa edilemez. Nitekim, Medeni Kanunun 134. maddesine 3444 sayılı Kanunun 4. maddesiyle eklene son fıkraya göre, mahkemelerce araştırılarak tek husus iddia ve itiraz halinde müşterek hayatın yeniden kurulup kurulmadığını belirlemekten ibarettir. Yasa koyucu bu belirleme sırasında "her ne sebeple olursa olsun" demek suretiyle müşterek hayatın kurulmamış olması olgusunu yeterli saymış ve sebebini sonuca etkili bulmamıştır. Öyle ise akıl hastalığından kaynaklansa bile müşterek hayat yeniden kurulamadığına göre boşanmaya karar verilmesi gerekirken yasa hükmünün yorumunda yanılgıya düşülerek yazılı düşüncelerle isteğin reddi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, 22.11.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.