 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1990/10120
K: 1990/476
T: 29.01.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mehmet K. ile Aysel K. arasındaki boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda tarafların boşanmalarına dair verilen hüküm taraflar tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Bilindiği gibi genel boşanma nedeniyle ilgili Medeni Kanunun 134. maddesinin eksik şeklinde (ifadesinde) şiddetli geçimsizliğe ilişkin boşanma davası ilke (unsur) olarak doğrudan kusura dayanmıyor görünse de ikinci fıkrası ile dava hakkını kusuru olmayan ya da daha az olan tarafa tanımak suretiyle kusuru gizli bir unsur haline getirmiştir. Nitekim ilk bakışta dava hakkına yönelik görünse de söz konusu 134. maddenin eski biçiminde kusura ilişkin hükmün böylesine "katı bir tarzda uygulanması şikayetlerin odak noktasını teşkil" etmişti (3444 sayılı Kanunun Hükümet Tasarısı 4. madde gerekçesi). İşte bu ve benzer düşüncelerle 3444 sayıl kanunla Medeni Kanunun 134. maddesini değiştirirken kusur meselesinden doğan güçlüğü önemli ölçüde hafifletmiş, kusur yerine evlilik birliğinin onarılmaz bir biçimde sarsılmasına önem vermiş, özetle kusurlu eşe de dava açma hakkı tanımıştır.
Ne var ki bu değişikliği tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böye bir düşünce kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hüküm elde edemiyeceği temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimizin benimsemediği bir boşanma oluğusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı sözkonusu olmadan evlilik birliğini devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsan sonra da madem ki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Medeni Kanunun 134. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen ya da hiçbir kusuru olmaya gerek olayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber boşanmaya karar verilebilmesi için davalının çok az ad olsa beli bir kusurunun varlığı ve bunun ispatlanması kaçınılmazdır.
Olayımızda ise mevcut olaylara göre evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlardan kaynaklanmış olup davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenlerle isteğin reddine karar verilmesi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, 29.1.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.