 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1989/9761
K: 1990/227
T: 22.01.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Kenan A. ile Anış A. arasındaki boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda tarafların boşanmalarına dair verilen hüküm taraflarca temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılar, kararın dayandığı delilerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının tüm temyiz ve davacının da aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2 - Davalı Devlet memuru olduğu için olayımızda Medeni Kanunun 144. maddesinin aradığı şartlar gerçekleşmemiştir. O halde yoksulluk nafakasının reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA 22.1.1990 tarihinde oyçukluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZIZISI
1-Yoksulluk nafakasının boşanma davasının eki (fer'i) niteliğinde olduğu, dava dilekçesinde yer almasının zorunlu bulunmadığı,ya boşanma davası içerisinde her zaman ya da boşanma davası henüz hükme bağlanmadan ayrı ve bağımsız bir dava ile istenebileceği hususunda herhangi bir kuşku ve uyuşmazlık söz konusu değildir.Ne var ki hangi zamanda ve koşulda istenmiş olursa olsun,boşanmanın ekini (fer'ini) oluşturan maddi ve manevi tazminat istemlerinde olduğu gibi yoksulluk nafakasına da ancak istek halinde karar verebileceğinden isteğin dikkate alınabilmesi;harç ödenmesi,eksik harç ödenmiş ise tamamlatılması koşuluna bağlıdır.Çünkü hakim böyle bir nafakanın hüküm altına alınmasının gerekliliğini ve zorunluluğunu yargılama içerisinde belirlese bile kendiliğinden yoksulluk nafakasına karar veremez.Yalnızca boşanma davasının devamı sırasında uygun görülen tedbir nafakası (M.K. 137) ile boşanma halinde küçük yararına hükmedilen iştirak nafakasında (M.K 148/2) istek olmasa dahi hakim kendiliğinden karar verme zorunda bulunduğundan yalnızca bu iki nafaka türünde harç ödenmesi sınırlı olarak söz konusu değildir.
2-Diğer taraftan her türlü yargı işlerinin kural olarak yargı harcına tabi bulunduğunu belirleyen 492 sayılı Harçlar Kanunun 2. maddesindeki temel ilkenin istisnaları (yani harçtan müstesna olan mevzular) ise aynı kanunun 13.maddesinde belirlenmiştir.Gerçekten de 30.12.1980 tarihli ve 2366 sayılı kanunla değiştirilen söz konusu 13. maddenin (c) bendinde ancak ayda beşbin lirayı geçmeyen nafakalara ait dava ve takiplerin harçtan müstesna olduğu açıklanmıştır.Hemen söylemek gerekir ki bu beşbin lira hükmedilen miktar (mahkumunbih) değil,dava edilen miktardır.Yani müddeabihdir.Bu nedenle beşbin liradan fazla bir miktar üzerinden açılan bir dava sonunda hükmedilen miktar beşbin liradan az olsa bile dava harca tabidir.Öyle ise 492 sayılı Harçlar Kananunun gerek 13.ve gerek özel kanunlara yollamada bulunan 123. maddesinde öngörülen istisnalar dışında kaldığı için harcı ödenmeyen yoksulluk nafakası ve manevi tazminat isteğinin incelenmesi mümkün bulunmadığından çoğunluk kararının birinci maddasine katılamıyoruz.