 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1989/12841
K: 1990/4657
T: 10.05.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Osman Sadi E. ve arkadaşları ile Bala S. ve arkadaşları arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda verilen hüküm duruşmalı olarak davalılar tarafından temyiz edilmişse de, duruşma için davetiye pulu olmadığından duruşma isteği red edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Miras bırakan Ömer Sedat E.'nin el yazması vasiyetnamesinin yasal koşullara uygun düzenlenmediğinden bahisle iptali istenmiştir.
Konuyu düzenleyen Medeni Kanunun 485'in açıkça belirttiği gibi, vasiyetname metninin vasiyetçi tarafından kendi el yazısı ile yazılması yer, tarih konularak imzalanması gerekir. Yargıtay 27.2.1952 gün 7/2 sayılı içtihadı birleştirme kararı da aynı doğrultuda yorum getirmiştir.
Medeni Kanunun 485. maddesinin alındığı İsviçre Medeni Kanunu Alman Medeni Kanunundan alınmıştır. Alman Medeni Kanununun düzenlendiği dönemde Almanya değişik kkantonlardan oluşmakta bir kantonda el yazması vasiyetnameye yer verilirken diğer bir kantonda el yazması vasiyete yer verilmediğinden vasiyetin hangi kanton hukukuna tabiiolması gerektiği yönünden düzenlendiği yer önem taşımakta idi. İsviçre Medeni Kanunu hazırlanırken bu konu üzerinde durulmamış, Türk Medeni Kanununa olduğu gibi aktarılmıştır. Vasiyetnamede düzenleme yerinin bulunmasının Türk hukuk sistemi bakımından hiç bir yarar sağlamayacağı üzerinde durulmamıştır. Borçlar Kanun bu konuda gerekli ve yeterli kuralları taşımaktadır. Borçlar hukukunda yazılı şeklin geçerliliği sadece yapılan işlemin borçlununu el yazısı ile imzasının taşımasıyla gerçekleşir (BK. 13/1, 14/1). Vasiyetnamede düzenleme yerinin bulunmasını zorunlu kılan gerçek hukuksal neden ona uygulanacak yasanın belirlenmesidir. Türkiye'de, bir tek hukuk sistemi bulunduğuna ve "kanun ihtilafı" söz konusu olmayacağına göre düzenleme yerinin al yazısıyla vasiyetnamede yer almasının geçerlik koşulu olarak kabul etmek hukukukmuzdaki birlik yönünden aşırı düşünülmüş bir çözüm olur. zira açıklanan nedenlerle hiçbir fayda sağlamayan "dezenleme yeri" koşulu, Fransa, İtalya, Almanya Medeni yasalarından çıkarılması ve 1953 yılında yapılan düzenleme ile İsviçre hukuk uygulaması yönünden geçerlilik koşulu olmaktan çıkarılmış; vasiyetnamenin düzenleme yeri ve tarihinin bilirlenmemesi dolayısıyla, onun geçerliliği hakkında kuşku yaratır ve gerçek düzenleme yeri ve tarihi başka yoldan tesbit edilememesi halinde vasiyetnamenin hükümsüz olacağını benimsemiştir. İtalyan Medeni Kanunuda benzer bir hükmülü düzenleme yeri ancak kanunlar ihtilafının bulunması halinde geçerlilik koşulu olacağı konusunda hüküm getirmiştir. Türk Medeni Kanununun 1971-1984-1985 yıllarında düzenlenen değişiklik tasarısında da düzenleme yeri metinden çıkarılmıştır. Bu gerekçelerledir ki Federal Mahkeme 7.2.1969 günlü kararında düzenleme yerinin gereksizliğine değinen doktriner görüşleri gözeterek vasiyetnamenin nerede düzünlendiğini gösteren herhangi bir kaydı, bir olguyu yeterli bulmuştur.
Alındığı tarihten beri çok az değişiklik gören Türk Medeni Yasasının bu konuya değinen hükmünün olması gereken hukuk açısından ele alınıp yorumlanması zamanı gelmiştir. Kişi ve toplum için yarar sağlamayan tarihi etkenliğini yitirmiş koşulların katı bir yorumla uygulanmasında direnme modern yorum kurallarıyla da bağdaşmaz.
Olayımıza gelince; Miras bırakan antetli basılı (üzerinde ikametgah adresi bulunan) kağıdına el yazısı ile vasiyetini yazıp tarih koyarak el yazısı ile imzaladıktan sonra yine üzerinde açık adresi bulunan izel zarfın içinde kapalı olarak Üniversite Rektörüne son arzularını belirten vasiyetname olduğunu açıklayarak teslim etmiştir. Vaziyetnamenin vasiyetçinin antetli kağıdında gösterdiği ikametgahında düzenlendiği açıkça anlaşılmaktadır. Bu konuda taraflar arasında çekişme de bulunmamaktadır. Bütün bunlara rağmen olaya katı yorumla yaklaşılarak faydasız ve şekilci bir anlayışsa vasiyetin geçersiz olduğunun kabulünde isabet bulunmamaktadır.
SONUÇ : Temyize konu hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 10.5.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.