 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1988/6848
K: 1988/9133
T: 13.10.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Hazine ile (E.M.R.) arasındaki verasetin iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda davanın reddine dair verilen hüküm hazine tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : İstek miras bırakana ait İzmir'deki taşınmazların intikalini teminen yabancı uyruklu mirasçıları tarafından alınan veraset ilamının iptaline ilişkindir.
Miraçlık belgesi, mirasçı olduğu iddia olunan şahsın irs ilişkisinden çok miras bırakanın terekesini iktisap edip edemiyeceği ile iktisab edecek durumda ise terekedeki pay oranının ne olduğunu gösterir bir belge niteliğindedir. Kanun hükümleri dikkate alınmadan mücerret irs ilişkisine dayanılarak veraset belgesi verilmesi halinde buna göre işlem yapmak durumunda olan görevlilerin gözden kaçma ile hazineye intikal edecek taşınmazları hakkı olmayan yabancılara vermesi mümkündür. Hatta (Türkiye'deki taşınmazları iktisab edemeyecekleri) açıklamasını ihtiya etmeyen veraset belgesine dayanarak işlem yapan dikkatsiz görevlileri bu konuda sorumlu tutmaya da olanak yoktur. Onun için bu sorumluluğu peşinen yargı organlarının üstlenmesi gerekir. Genelde miras bırakan yabancı uyruklu olarak ölmüş ise irs ilişkisini ispat eden mirasçılarının Türk uyruklu olması halinde miras bırakana ait Türkiye'de bulunan bir taşınmazı iktisab eylemeleri mümkün ve tabii bulunduğundan bunların dava haklarını kabulü zorunludur. Ancak, olayda, miraçı olduklarını iddia edenlerin Türkiye'de oturmadığı gibi miras bırakanın ölümü tarihinde yabancı uyruklu oldukları anlaşılmaktadır.
2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunun 22 nci maddesi uyarınca miras ölenin milli hukukuna tabi ise de Türkiye'de bulunan taşınmazlar hakkında Türk Hukukunun uygulanması gerekir. Söze edilen kanundan önceki durumlarda da kural aynıdır. Özellikle 2644 sayılı Tapu Kanunun 35 inci maddesi uyarınca herhangi bir yabancının Türkiye'de bulunan bir taşınmazı miras yoluyla iktisabı mütakabiliyet esasına bağlıdır. Başka bir anlatımla, miras bırakanın öldüğü tarihe göre mirasçı olduğunu iddia eden kişiler, karşılıklı anlaşmanın yapılmadığı ya da uygulanmadığı bir devletin uyrukluğunda iseler miras bırakanın Türkiye'deki taşınmazlarını miras yolu ile iktisap edemezler.
O halde, davacıların uyruğunda olduğu yabancı ülke ile Türkiye Cumhuriyeti arasında 2644 sayılı Kanunun 35 inci maddesinde öngörülen mütekabiliyet esasına dayalı anlaşma bulunup bulunmadığının araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Bu yönün gözetilmemiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA 13.10.1988 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Veraset ilamı, irs ilişkisini tespite yönelik bir yargı kararı olup mirasçılık sıfatının herhang bir sebeple yitirilmesi yargılama yapıp karar vermeye engel değildir. Veraset iamı, her zaman terekeden hak alınması için ibraz edilmez. Zira bir kimse emekli aylığı tahsisi için, destekten yoksun kalma tazminatı alabilmek amacı ile de kullanılabilir. Tevliyete hak kazandığını ileri süren kiş ide veraset ilamına dayanabilir. Sonuç olaraka veraset ilamı verilmesine dair karar isabetlidir. Onun içind çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyoruz.