 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1988/5120
K: 1988/6735
T: 23.06.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : (A.L.T.) ile (M.B.) ile (N.G.) arasındaki evlenme akdinin iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki davalı tarafından istenilmekle, bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, mirasçıların, miras haklarından yoksun kalmalarını sağlamak amacı ile yapılan evlenmenin, muvazaa sebebiyle iptaline ilişkindir.
Muvazaa, tarafların, gerçek iradelerine uymayan bir durum, mevcut imiş gibi göstermek üzerek yaptıkları bir muameledir (Prof. Dr. Kenan TUNÇOMAĞ, Borçlar Hukuku 1972, Cilt 1 Sh. 198). İşte davacılar bu kurala dayanarak iptal isteminde bulunmuşlardır. Ne var ki bu hukuki müessese her muamelede ve mutlaka uyğulanması gereken bir kanuni hüküm değildir. Her kaidenin bir istisnası olduğu gibi evlenme de bu kaidesiz istisnalarındandır. Şöyle ki;
Kanun koyucu, bazı sözleşmelerin geçerliğini bir takım şekil şartlarına bağlı tutmuştur. Bunlardan bir kısmını ispat kolaylığı sağlamak için, bir kısmını ise, geçerliği temin etmek maksadı ile öngörmüştür. İşte evlenmedeki merasim, geçerliği sağlamak maksadına yöneliktir. Yine kanun koyucu bazı işlemlere verdiği özel önem dolayısı ile de, o muamelenin hukukilik (geçerlik) kazanması için "bir resmi memurun" da işleme katılmamızı zorunlu görmüştür. Evlenmede "nikah memuru", evlad edinme ve karı koca arasında boşanmanın fer'ine dair mukavelede (M.K. 150), Asliye hakiminin iştirakine bu maksatla gerek bulunmuştur. İşte bu sebeplerdir ki evlenmede muvazaa olmaz. Amaç ne olursa olsun, eşler memur önünde evlenme iradelerini açığa vurmakla birlik kurulur. Bunun çözümü, ancak kanunda açıkca yer alan sebeplerin gerçekleşmesi halinde mümkün olur. (M.K. 114-118 ve 125- 134). O halde medeni Kanunda muvazaa sebebiyle iptale cevaz verilmediği için, davacı hangi haklı ve makul sebebe dayanırsa dayansın, evlenmenin iptalini isteyemez. Bilimsel görüşler bu konuda söz birliği içindedir. (Prof. Dr. Feyzi necmettin FEYZİOĞLU, Aile hukuku 1979 Sh. 129; Prof. Dr Selahattin Sulhi TEKİNAY, Türk Aile hukuku, 1982 Sh. 141 - 143; Prof Dr. Bilge ÖZTAN, Aile Hukuku, 1983, Sh. 183-184; Prof Dr. Bülent KÖPRÜLÜ Prof. Dr. Selim KANETİ Aile Hukuku, 1986 Sh. 102-103) Bilim alanındaki bu görüşe paralel olarak Yargıtay da aynı doğrultuda uygulama içindedir. (Y.2.H.D.'nin 11.4.1974 günlü ve 1315- 2195 sayılı kararı)
Az önce belirttiğimiz gibi (Ca'li yapmacak suh'i) yani muvazaalı evlenmelerin önlenmesi için bazı Devletler özel kanun yapmışlardır. Söz gelimi Almanya'da 1946 yılında yürürlüğe giren evlenme kanunu ile muvazaalı evlenmelerin iptali mümkün kılınmıştır. İsviçre'de 1952'de yürürlüğe giren ve Medeni Kanunun 129 inci maddesine eklenen bir hükümle, muvazaalı evlenmelerin iptaline imkan sağlanmıştır. Türkiye'de, az önce açıklanan nitelikte özel bir kanuni düzenleme yoktur. Onun için "göstermelik" olduğundan söz edilerek evlenmelerin iptali istenemez. Bu hususta ilmi ve kazai görüşler söz birliği içindedir. Öyle ise isteğin reddi gerekirken olaya uymayan sebep ve düşüncelerle iptal kararı verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA 23.6.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.