 |
T.C.
YARGITAY
2. Ceza Dairesi
E. 1996/8169
K. 1996/9588
T. 30.9.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KÜÇÜK ÇOCUĞU ALIKOYMAK
GÖREV
SANIĞIN KİŞİLİĞİ VE SOSYAL DURUMU
KARAR ÖZETİ : 1- TCK.nun 182. maddesinde düzenlenen suç, sulh ceza mahkemesinin görevindedir.
2- Oğlunun ölümüyle gayriresmi ilişkiden doğan torununu tanıyan, annesinin evi terketmesiyle küçük çocuğun bakımını üstlenen sanığın, kastının ne şekilde alıkoymaya yöneldiği tartışılmadan mahkumiyet kararı verilmesi,
3- Sanığın kişisel ve sosyal durumundaki olumsuzluklar açıklanmadan, para cezasına ilişkin sabıka gerekçe gösterilerek, 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Yasaya aykırıdır.
(765 s. TCK. m. 182)
(647 s. CİK. m. 4)
Küçük çocuğualıkoymaktan sanık Necati'nin yapılan yargılaması sonunda; mahkumiyetine dair, (Erdemli Asliye Ceza Mahkemesi)'nden verilen 1.4.1996 tarihli hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde dilekçeyle istenmek ve dava evrakı C. Başsavcılığı'nın 18.6.1996 tarihli tebliğnamesiyle Daireye gönderilmekle okunup, iş anlaşıldıktan sonra gereği düşünüldü:
1- TCK.nun 182. maddesinde düzenlenen suçun, 825 sayılı Kanunun 29. maddesi uyarınca Sulh Ceza Mahkemesinin görevinde bulunduğu gözetilmeden, keza çocuğun 12 yaşından küçük olması sebebiyle uygulanan maddenin 2. fıkrası nazara alınmadan yargılamaya devamla esasa ilişkin hüküm kurulması,
2- Sanığın ölen oğlu ile gayriresmi yaşayan ve bu beraberlikten iki çocuğu olan mağdure ile kendi evinde birlikte oturdukları, evlilik dışı çocukları oğlunun ölümü sebebiyle noter belgesi ile tanıdığı, sonradan mağdure anne Ayşe'nin evden ayrılmak istemesi üzerine sanığın köy ihtiyar heyetine başvurup, birlikte yaşamaya devamı sağlamak istediği, ancak mağdurenin razı olmaması üzerine büyük olan Çocuğun bakım ve gözetimini köy ihtiyar kuruluna danışarak üstlendiği ve mağdure Ayşe'nin daha küçük olan oğlan çocuğunu alarak ayrıldığı anlaşılmasına göre, TMK.nun 291, 298 ve 311. maddeleri ile 2.5.1960 tarih ve 5/8 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı birlikte değerlendirildiğinde; evlilik dışı doğan çocuğun anasının doğrudan çocuk üzerinde velayet hakkına sahip olmaması, mahkemenin velayeti anneye verebileceği gibi sanık dedeyi de vasi tayin etmesinin mümkün bulunması, dosyada bu yönde alınmış bir hakim kararının bulunmaması, bu maksatla açılan dava sonucunun da beklenmemesi, oğlunun ölümünden sonra Çocuklarını usulen tanıyan sanık dedenin çocuklarla kişisel ilişki kurma hakkına da sahip olması ve uygulanan maddenin çocuğun korunmasına yönelik bir içerik taşıdığı da gözetildiğinde; esasen o güne kadar mağdure ve çocukları kendi evinde barındıran sanığın köy ihtiyar kurulu ile de danışarak büyük olan çocuğun yetiştirilmesini üstlenmesinde, haksız olarak yanında alıkoyduğunu kabule götüren sebepler açıklanmadan ve yüklendiği bakım ve gözetim yükümlülüğü nazara alındığında, kastının da ne şekilde haksız ve gayri meşru şekilde alıkoymaya yöneldiği tartışılıp gösterilmeden suçun oluştuğundan bahisle mahkumiyet kararı verilmesi,
3- 1937 doğumlu olup, adli sicil kaydında para cezası dışında sabıkası bulunmayan sanığın, sosyal ve şahsi durumundaki olumsuzlukların nelerden ibaret olduğu izah edilmeden, bu gerekçe ile 647 sayılı Kanunun 4. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi (BOZULMASINA), 30.9.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.