 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E: 2004/844
K: 2004/3376
T: 6.4.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı, Kurum tarafından tahakkuk ettirilen ek prim ve gecikme zammı borcunun iptaline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi :
KARAR : Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Sosyal Sigortalar Kurumu müfettişince saptanan bildirim dışı kalmış işçiliğin takibine ilişkindir. Mahkemece, kurumun ölçümleme yetkisinin kalktığından bahisle davacı isteminin kabulüne karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya aykırı bulunmaktadır.
Gerçekten, 506 Sayılı Yasa'da yeni düzenlemeler getiren 4958 sayılı Yasa'dan önce kurumun ölçümlemeye dayanak aldığı yasal düzenlemelerin ortadan kaldırıldığı hususu doğrudur. Gerek 3917 sayılı Yasa ve gerekse bu yasayla öngörülen ölçümlemeye ilişkin esaslar yerine yeni düzenleme getiren 616 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin hükümleri geçerliliğini yitirmiştir. Ne var ki, bu hukuksal boşluk, Kurumun yapılan işler ile buna bağlı bildirilmesi zorunlu işçilik miktarları üzerinde denetim ve prim saptama yetkisini ortadan kaldırmamıştır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.11.2001 günlü, Esas: 2002/965, Karar: 2001/1038 sayılı kararı da aynı yöndedir. 506 sayılı Yasa'nın 79.maddesi ve diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, Kuruma kendisine bildirilen veya bildirilmeyen işçilik yönünde inceleme yetkisi açıkça verilmektedir. Kaldı ki, 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 Sayılı Yasa'dan önce durum bu merkezde olduğu gibi, 4958 Sayılı Yasa'nın 37. ve 49. maddeleri gereğince de kurumun ölçümleme hakkının bulunduğu açıktır.
Somut olayda, ölçümlemenin konusu olan Merkez Vali S. Sağlık Ocağı inşaatı işi ile ilgili sigorta primleri hesabına esas tutulacak kazançlar toplamının Kurumca re'sen hesaplandığı dosyadaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece yapılacak işlem, inşaat işlerinden anlayan uzman bilirkişi ile mahallinde keşif yapılarak, yöntemince işin esasına girmek, işin genel niteliğini, işte kullanılan teknik yöntemleri, işin büyüklüğünü, tamamlama süresini, işyeri koşullarını, istihkak tutarlarını, kısaca, işçilik bildirilmesi gereken işle ilgili tüm verileri gözeterek, gerekirse, emsalleriyle kıyaslayarak, dava konusu iş nedeniyle gerçek biçimde bildirilmesi zorunlu işçilik oranını veya miktarını belirlemek ve belirlenecek bu işçilik oranına göre işverenin prim borcu bulunup bulunmadığını saptamaktır.
Mahkemece, öngörülen biçimde bir inceleme yapılmaksızın, yetersiz bilirkişi raporu hükme dayanak alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.04.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.