 |
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E: 2004/4063
K: 2004/4889
T: 2.12.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Zehra Ayan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe maruz kalan işçinin uğramış olduğu maddi ve manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalı tarafın kusurlu davranışı bulunmadığı gerekçesiyle davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir. Bu yönüyle, davanın yasal dayanağı belirgin olarak Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi ile 26.06.1966 gün ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıdır. Anılan maddeye ve İçtihadı Birleştirme Kararma göre, manevi tazminata hükmedilebilmesi için, l)Eylem, 2)Zarar, 3)Zarar ile eylem arasında illiyet bağı, 4)Eylemin hukuka aykırı olması, 5)İşçinin cismani zarara uğraması koşuldur. Ayrıca, söz konusu içtihadı birleştirme kararında kaçınılmazlık ve her iki tarafın kusurunun bulunmaması durumunda da, manevi tazminata hükmedileceği vurgulanmıştır.
Somut olayda, 29.11.2000 günlü bilirkişi raporunda, olay kaçınılmaz olarak belirtilmiştir. Kaçınılmazlık ise, hukuksal ve teknik anlamda, fennen önlenmesi mümkün bulunmayan, başka bir anlatımla, işverence mevzuatın öngördüğü tüm önlemlerin alınmış olduğu koşullarda dahi önlenmesi mümkün bulunmayan durum ve sonuçları ifade eder.
Bir olayın tamamen kaçınılmazlık sonucu meydana geldiğinin saptanması halinde hakim, işverenin sorumluluğunu, Borçlar Kanunu'nun 43. maddesini göz önünde tutarak hakkaniyet ölçüsünde saptamalıdır. Her iki taraf yönünden %50'şer sorumluluğun paylaştırılması ilk bakışta uygun görünebilirse de, işçi-işveren arasındaki bu tür davalarda tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının göz önünde bulundurulması halinde, işverene biraz daha fazla sorumluluk verilmesi, sosyal hukuk devleti ilkesi gereği düşünülebilir. Bu durumda, işverene makul oranda fazla sorumluluk takdir etmek hakkaniyete uygun düşecektir. Yargıtay'ın yerleşik uygulaması da bu yöndedir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutularak, manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde manevi tazminat isteminin reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 13.05.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.