 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E: 2004/1232
K: 2004/1703
T: 1.3.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı sigortalılık başlangıç tarihinin 1.10.1992 olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü:
KARAR : Mahkemece davacının sigortalılık başlangıcının 1.10.1992 olduğunun tesbitine karar verilmiş ise de bu sonuca eksik inceleme ve araştırma ile gidilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre davacı 1.10.1972-31.12.1988 tarihleri arasında tüccar olup Kollektif şirket ortaklığından Bağ-Kur sigortalısıdır. 1.10.1992 tarihli işe giriş bildirgesi işverence SSK.'na verilmiş ise de ilgili dönem bordroları SSK.'na verilmemiştir. Öte yandan davacının dava konusu işe giriş bildirgesi nedeniyle yapılan tesbite dayalı olarak 1.1.1999-30.6.2002 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa'nın 85. maddesine göre isteğe bağlı sigortalı olarak prim ödediği anlaşılmaktadır.
Sosyal güvenlik sistemimize göre; çalışanlar muhtelif gruplarda toplanmak suretiyle her bir topluluk için belli sosyal güvenlik kuruluşları öngörülmüştür. Kişiler; gerçek çalışma statü ve koşullarına göre, bu kurumlardan birisinin kapsamına iradelerine bakılmaksızın, girerler ve o kurumun sigortalısı olurlar. Nitekim 506 sayılı Yasada kimlerin yasa kapsamında olduğu ikinci maddesinde ortaya konmuş, koşulları belirlenmiştir. Giderek, kimlerin de yasa kapsamına girmeyeceği kapsamlı biçimde üçüncü maddede açıklanmıştır.
Öte yandan aynı Yasa'nın 85. maddesinde; isteğe bağlı sigortalılık koşulları belirlenmiş ve 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalıların, bir başka sosyal güvenlik kuruluşu kapsamında bulunmamaları koşuluyla isteğe bağlı sigortalı olabilecekleri hükme bağlanmıştır. Şu duruma göre 506 sayılı Yasa yönünden isteğe bağlı sigortalı olabilmek için öncelikle yasanın öngördüğü sigortalılığın gerçekleşmesi gerekir. Yasa'nın öngördüğü sigortalılıktan amaç ise; biçimsel olarak ortaya çıkan salt kurum değiştirme amacına yönelik, yasaya karşı hile yoluyla göstermelik bir sigortalılık değil, gerçek anlamda hizmet akdine göre oluşmuş bir sigortalılıktır. Bu tür bir sigortalılığın olup olmadığı ise, hizmet akdinin koşulları ve eylemli çalışmanın varlığının açıkça ortaya konması durumunda mümkündür.
Her sosyal güvenlik yasası kendi kapsamı ve alanını belirlemiş, sigortalıları kendi bünyesinde tutmak istemiştir. Kuşkusuz, bir sistemden diğerine geçiş mümkün olup, bu geçişin muvaaza veya yapay bir geçişe dahası, yasaya karşı hileyi amaçlayan bir olguya dayanmaması gerekir.
Yapılacak iş; bu tür hizmet tesbitine ilişkin davaların kamu düzeni ile ilgili olduğunun gözönünde tutarak işverenin 1989/1-1992/1 dönem bordrolarında ismi bulunan tanık ile birlikte işyerine komşu işverenlerin Sosyal Sigortalar Kurumu'na verdiği dönem bordrolarında isimleri bulunan tanıkların re'sen tesbiti ile bilgilerine başvurmak, çalışmanın fiili olup olmadığının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptamak elde edilecek sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 1.3.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.