 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E: 2004/10306
K: 2004/10376
T: 30.11.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
• İSTİHKAK DAVASI
İçtihat Özeti: Borçlunun haciz adresiyle ilgisinin saptanamadığı durumda, İİK.nun 97la maddesinden söz edilemeyeceğinden davacı hacizli malların kendisine ait olduğunu ispatla yükümlü değildir.
(1086 s. HUMK. m. 388, 389)
(2004 s. IİK. m. 97)
Mahalli mahkemesinden verilen kararın temyizen tetkiki davacı (3. Kişi) vekilinin tarafından istenmiş, mahkemece ilamında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar verilmiştir. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Uyuşmazlık 3. kişinin takip hukukuna dayalı istihkak davasına ilişkindir.
1- Haciz uygulanan ev adresi davacı babaya aittir. Borçlunun haciz adresinde davacıyla birlikte oturduğuna ilişkin kanıt yoktur. Ödeme emri borçluya işyeri adresinde tebliğ edilmiştir.
Takip dayanağı bono adresi de A Bulvarı, No: 37 Acıpayam olup haciz adresiyle bir ilgisi yoktur. Dinlenen tanıklarda davacı ile borçlunun daha önceden Acıpayam adresinde otururken birlikte oturdukları ancak dava konusu haczin uygulandığı Y... Ferahevler sitesi 19. Sokak no: 21 adresinde birlikte oturup oturmadıklarını bilmediklerini belirtmişlerdir. Bu durumda davacı ile borçlunun birlikte sahip oldukları kabul edilemez. Borçlunun haciz adresiyle ilgisi saptanamadığından; olayda liK.'nun 97/a maddesinden söz edilemeyeceğinden davacı hacizli malların kendisine ait olduğunu ispatla yükümlü değildir. Davanın kabulü yerine reddi usul ve yasaya aykırıdır.
2- Kabule göre de; davacı ile borçlunun bir an için birlikte oturdukları kabul edilse bile, gelir sahibi olan davacı babanın sunduğu faturaların hacizli malları kapsayıp kapsamadığı, kapsaması halinde faturaların dip koçanlarının faturaları düzenleyen şirketlerden getirtilerek şirket yetkililerinin dinlenmesi, gerektiğinde bu şirketlerin ticari defterlerinde faturaların ve envanterlerinde dava konusu eşyaların kayıtlı olup olmadıkları bilirkişi vasıtasıyla saptanmaması dolayısıyla yasal karinenin aksinin isbatı üzerinde durulmayışı da bozmayı gerektirir.
Öte yandan HUMK.'nun 388 ve 389. maddeleri uyarınca hükmün taraflara yükletilen ödevlerin ve bahşedilen hakların hiçbiri kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde çok açık ve icra edilebilir nitelikte olması gerekirken matrah belirtilmeden alacaklı lehine % 40 tazminata hükmedilmesi denilmek suretiyle açık olmayan ve infazda duraksama uyandıracak şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
O halde, davacı 3. kişinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.11.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.