 |
T.C.
YARGITAY
21.Hukuk Dairesi
Esas Karar
2004/1023 2004/3958
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Y A R G I T A Y İ L A M I
K A R A R
Dava, 1.5.1992-10.8.1994 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak geçen ve Kuruma kayıt ve tescil edilmeyen çalışmaların tesbiti istemine ilişkindir.
Bu yönüyle davanın yasal dayanağı belirgin olarak 506 sayılı Yasa'nın 79/10.maddesidir. Anılan maddeye göre, bu tür hizmet tesbiti davalarında kurumla birlikte işverenin de hasım gösterilmesi zorunludur. Yargıtay'ın yerleşik uygulaması da bu doğrultudadır.
Somut olayda, hizmet tesbiti davasının Sosyal Sigortalar Kurumu ve S.S. Akarcam Konut Yapı Kooperatifi aleyhine açıldığı, 3.4.2004 tarihinde “site müdürüne” tebliğ edilen dava dilekçesi tebligatı alan bu şahıs tarafından “ kooperatifin tasfiye edildiği ve tebligatın “sehven alındığı” gerekçesiyle iade edildiği böylece taraf teşkili sağlanmadan davaya devam edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının çalıştığını iddia ettiği S.S. Akarcam Konut Yapı Kooperatifi işyerinin 7.7.1996 tarihinde tasfiyesinin başlamış ve 30.3.2003 tarihinde ise sonuçlanmış ve 10.4.2004 tarihinde Ticaret Sicil Memurluğundaki kaydının terkin edilmiş olması nedeniyle yargılama işverenin yokluğunda sürdürülüp sonuçlandırılmıştır. Oysa tasfiye ile tüzel kişiliği sona ermiş bulunan kooperatife “ ihya yolu ile tasfiye kararı kaldırılarak” yeniden tüzel kişiliğinin kazandırılması mümkündür. Nitekim, bu tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eden fesih ve tasfiye işlemi, Borçlar Hukukuna göre, aynı zamanda bir hukuki muamele olup, bu karar ve işlem bir hataya dayalı ise gerçek anlamda bir tasfiye işleminden söz edilemez. Hataya veya kasta dayalı şeklen gerçekleşmiş bir tasfiyenin kaldırılmasının gerek o işlemi gerçekleştirenlerce, gerekse bundan zarar görenlerce istenebilmesi borçlar hukukunun temel kurallarından biridir. Buna yönelik bir düzenleme, ne 1163 sayılı kooperatifler Kanunu'nda ne de anılan Kanun'un 98. maddesi hükmü yollaması ile Türk Ticaret Kanun'nun Anonim şirketlere ilişkin hükümlerinde bulunmaktadır. Bu nedenle, Türk Ticaret Kanunu'nun 1. maddesi yollaması ile Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde hataya dayalı bir hukuki işlemin düzeltilmesine imkan tanınması kaçınılmazdır. Aynı sonuca, bu tür uyuşmazlıkların çözümlenmesinde görevli olan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nce varıldığı gibi (Y.11.Hukuk Dairesi'nin 15.3.1993 gün ve 1993/555-1765 sayılı karar) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca da aynı görüş benimsenmiştir. (Y.HGK'nun 17.9.1997 gün ve 1997/11-441-649 sayılı kararı)
Mahkemece, Kooperatifin Ticaret sicilinden terkin edilmiş olduğunun anlaşılması halinde Hukuk Genel Kurulunun 1999/10-1 Esas 1999/1 Karar sayılı 27.1.1999 günlü kararında açıklandığı gibi Mahkemece Tüzel kişiliği sona eren kooperatifin tüzel kişiliğinin sona ermesine ilişkin kararın kaldırarak, kooperatifin ihyası için tasfiye memurları ile Ticaret Siciline husumet yöneltilerek ayrı bir dava açılması için davacı tarafa HUMK'nun 39 ve 40. maddeleri hükümleri uyarınca uygun bir önel verilmesi ve bu dava açıldığı takdirde alınacak sonuca göre bu davaya devam edebilme olanağı doğduğu takdirde tüzel kişiliğe tebligat yapılarak davaya devam edilmesi gerekirken bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, yargılama yapılıp karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.4.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.