 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E : 2003/5404
K : 2003/5702
T : 16.06.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ve davalılardan G... Koza A.Ş. vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Nurten Mursal tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, sigortalının işkazası sonucu ölümü nedeniyle hak sahiplerinin, uğramış oldukları maddi ve manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de hükme dayanak alınan bilirkişi hesap raporu yetersiz olduğundan bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Gerçekten maddi tazminatın saptanmasında zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, işgörebilirlik çağı, işgörmezlik ve karşılıklı kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları payoranları, eşin evlenme olasılığı, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan hükme en yakın tarihteki peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarının, işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tesbit edilerek bilinen dönemdeki kazancının mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak % 1 O arttırılıp % 1 O iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Kuşkusuz, açıklanan zarar ve tazminatın hesaplanması yönteminde, işçinin yaşlılık aylığı alması veya işçinin yaşı ve işçide oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranına göre ileride çalışıp yaşlılık aylığına hak kazanması üstün olasılık içinde bulunması durumunda zarar hesabında pasif dönemde elde edeceği kazançların dahil edilmeyeceği, haksahibi eşin destek süresinin işçinin bakiye ömrü ile sınırlı olacağı, kız çocukları yönünden köyde oturmaları halinde 18 yaşına, kentte oturmaları durumunda 22 yaşına kadar destek görecekleri, kaçınılmazlık, kusursuzluk veya kusurun ağırlığı gibi nedenlerden ötürü Borçlar Kanununun 43.44.maddeleri gereğince zarardan indirim yapılacağı ve en son olarakta, aktif ve pasif dönemde, elde edilen kazançlar toplamından, Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından bildirilen hükme en yakın tarihteki peşin sermaye değerinin indirileceği, böylece belirlenen tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz yürütüleceği gibi hususların gözönünde tutulacağı hukuksal gerçeği de ortadadır.
Hükme dayanak alınan bilirkişi hesap raporunda ise ölüm tarihinde 23 yaşında ve bir çocuk sahibi olan eşin evlenme şansının düşülmediği , SSK müfettişinin raporuyla tespit edilmiş brüt ücretin esas alınmadığı ,ayrıca SSK tarafından bildirilen peşin sermaye değerinin hükme en yakın tarihli olmadığı açık -seçiktir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yetersiz bilirkişi hesap raporu hükme dayanak alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, BOZULMASINA, 16.6.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.