 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E : 2003/4540
K : 2003/6273
T : 01.07.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 30.000.000.000 liranın davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 1.7.2003 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili Avukat Ahmet O... ile Avukat Behiç Can T... geldiler. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi B.Mustafa Ş... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR
Mahkemece her ne kadar davacının uğramış olduğu zararlandırıcı iş kazası nedeniyle maddi tazminata ilave olarak munzam tazminat talebi kabul edilmişse de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Gerçekten davacının daha önce geçirdiği iş kazası nedeniyle açmış olduğu davada maddi tazminat talebini hüküm altına alınıp sonuçlandırıldığı dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bu davada ayrıca birinci davanın kesinleşmesinden sonra munzam tazminat adı altında yeni bir tazminat talep edilmektedir. Bu tür bir tazminat ise maddi tazminata ilişkin davalarda söz konusu değildir.
Gerçekten davanın yasal dayanağını oluşturan ve kazaya uğrayan işçinin maddi tazminatına esas olgular 506 sayılı Kanun'un 11. vd. maddeleriyle B.K..'nun 41 vd. maddelerine ilişkindir.
Bir iş kazasında sigortalı işçinin bu iş kazası nedeniyle maruz kaldığı gelir kaybı SSK tarafından aylık gelirler biçiminde ve zararı % 70 oranında karşılanmaktadır. Bu aylık gelirler zaman içerisinde ve yıllık kimi nedenlere dayalı artırıma tabi tutulmakta ve kişinin geleceğe uzanan zararı böylece bir devlet kuruluşu olan kurum tarafından karşılanmaktadır. Zararın 2/3'e yakın bölümü böylece ve değişken bir şekilde kurum tarafından karşılanması karşısında artık bu bölüm yönünden bir munzam zarardan söz etmek mümkün değildir.
Öte yandan zararın % 30'luk kısmı ise tazminat ilkelerine dayalı olarak ve geleceği yönelik, kapital biçiminde zarara neden olan kişilerce karşılanmakta böylece kişinin tüm zararı hüküm altına alınmaktadır. Hüküm altına alınan bu ikinci bölüm için bilinen ve bilinmeyen devre olmak üzere zarar iki ana kısımdan oluşmakta bilinmeyen dönem için ülke gerçekleri ve ekonomik durumlar dikkate alınarak ücretlerde her yıl için belli oranlarda yüzdelik esasına dayalı artışlar yapılmaktadır. Kişinin zararı bu bölümde peşin sermaye olarak ve kapital biçimde hesaplandığından ayrıca iskonto uygulanmakta böylece bir zarar saptaması yapılmaktadır.
Bu tür bir yöntemde dahi geleceğe yönelik ihtimali durumlar dikkate alındığından artık kişinin başkaca zararı kaldığından söz edilemeyeceği gibi devamlı değişken durumlara göre dava açılması mümkün bulunmamaktadır. Mahkemenin belirtilen olguları dikkate alınmaksızın ve işin özelliğini gözönünde bulundurulmaksızın kimi gerekçelerle karşılanan zararın yeniden dava konusu yapılması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 275.000.000 lira duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 1.7.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.