 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E : 2003/3571
K : 2003/5142
T : 02.06.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılarca temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi M.Altan Çeliker tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR
Dava, nitelikçe Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmayan zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece işçi işveren ilişkisi hususunda araştırma yapılmıştır. Ancak bu tür uyuşmazlıklarda öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığının ve Kurum tarafından bağlanan peşin sermaye değerinin, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin araştırılıp saptanması gerektiği söz götürmez. Oysa, açıklanan doğrultuda inceleme ve araştırma yapılmadığı ortadadır.
Öncelikle yapılacak iş, davanın niteliği gözönünde tutularak davacılara olayın iş kazası sonucu sayılması ve buna bağlı olarak kurumdan gelir bağlanması için Sosyal Sigortalar Kurumu aleyhine dava açması için önel verilmeli ve verilen önelin sonucuna göre işin esasına girilmelidir.
Öte yandan, dosyadaki mevcut kusur raporunun yetersiz olduğuda açıktır. Bilirkişinin iş Kanununun 77.maddesinin öngördüğü koşulları gözönünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken işçi sağlığı ve işgüvenliği tüzüğünün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin, işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vemeyecek biçimde, saptamadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, kusur raporunun, İş Kanununun 77.maddesinin öngördüğü koşulları içerdiği giderek hükme dayanak alınacak nitelikte olduğu söylenemez.
Mahkemece yapılacak iş; işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilere konu yeniden yukarıda açıklandığı biçimde inceletilmeli verilen rapor dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilmelidir.
Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin geliri, bakiye ömrü, işgörebilirlik çağı, işgörmezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları payoranları, eşin evlenme olasılığı, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarı; işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tesbit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak % 10 arttırılıp % 10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Kuşkusuz, açıklanan zarar ve tazminatın hesaplanması yönteminde, işçinin yaşlılık aylığı alması veya işçinin yaşı ve işçide oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranına göre ileride çalışıp yaşlılık aylığına hak kazanması üstün olasılık içinde bulunması durumunda zarar hesabında pasif dönemde elde edeceği kazançların dahil edilmeyeceği, hak sahibi eşin destek süresinin işçinin bakiye ömrü ile sınırlı olacağı, kız çocukları yönünden köyde oturmaları halinde 18 yaşına, kentte oturmaları durumunda 22 yaşına kadar destek görecekleri, kaçınılmazlık, kusursuzluk veya kusurun ağırlığı gibi nedenlerden ötürü Borçlar Kanununun 43.44.maddeleri gereğince zarardan indirim yapabileceği ve en son olarakta, aktif ve pasif dönemde, elde edilen kazançlar toplamından, Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından bildirilen peşin sermaye değerinin indirileceği, böylece belirlenen tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz yürütüleceği gibi,hususların gözönünde tutulacağı hukuksal gerçeği de ortadadır.
Manevi tazminat yönünden de, yukarıda açıklanan şekilde belirlenecek iş kazası tesbiti ve kusur raporu dikkate alınarak, olayın oluş şekli, müterafik kusur oranları, davacıların duyduğu elem ve ızdırabın derecesi, tarafların Sosyal ve ekonomik durumları değerlendirilerek sonuca ulaşılmalıdır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 2.6.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.