 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E: 2003/2458
K: 2003/3837
T: 24.4.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
1479/m.35
2926/m.2
1086/m.388,389
Davacı, Kurum'a borcu olmadığının ve Sağlık karnelerine vize edilmesi gerektiğinin tesbitiyle, 4447 sayılı Yasa gereği 56 yaşını doldurduğunda kısmi emeklilik maaşının bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hacer Pat tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR :
1-Dava nitelikçe 23.3.1985 ila 25.3.1989 tarihleri arasında davacının zorunlu Bağ-Kur üyesi olduğunun tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının belirtilen bu dönemler de zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun kabulü ile yazılı şekilde yaşlılık aylığına hak kazandığının tesbitine karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun değildir.
Gerçekten, davacının "muhtar'lık" görevi nedeniyle 26.3.1989 dan itibaren Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği ve gerek muhtarlık gerekse vergi ve Esnaf sicil kaydına dayalı olan bağımsız çalışması nedeni ile 31.5.2002 tarihine kadar sigortalılığının devam ettiği uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık davacının vergide veya esnaf sicilinde kayıtlı olmamasına rağmen 23.3.1985-25.3.1989 tarihleri arasında Esnaf ve Sanatkarlar Odası kaydına dayanarak zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Davanın Yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı Yasa'nın 3165 sayılı Yasa ile değişik 24/I ( a ) maddesine göre " ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usülde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkar siciline kayıtlı olanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olanlar Bağ-Kur sigortalısıdır." 25. maddeye göre "gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da esnaf ve sanatkar siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı oldukları tarihten itibaren bu Kanuna göre sigortalıdır."
Gerçekten 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkarlar Kanunu Esnaf ve Küçük Sanatkarları 2. maddesinde tanımlamıştır. Bu tanıma göre " ister gezici olsun, ister bir dükkanda veya belli bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar, ticareti sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla Ticaret ve Sanayi Odasına kayıtları gerekmeyen, aynı niteliğe ( sermaye unsuru olsun, olmasın ) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleri ile bunların yanlarında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin birinci maddeye göre kuracakları dernekler ( odalar ) bu Kanun hükümlerine tabidir. 507 sayılı Yasa'nın 2.5.1983 tarihli ve 62 sayılı KHK. ve KHK.nun aynen kabulüne dair 14.2.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3153 sayılı Yasa ile değişik 5. maddesine göre ise "Esnaf ve Sanatkar siciline kayıtlı esnaf ve küçük sanatkarlar çalışma bölgesi içindeki derneğe kayıt olmak zorundadır. Kayıt zorunluluğunu 1 ay içinde yerine getirmeyenler sicile kayıt tarihinden itibaren geçerli olmak üzere doğrudan doğruya kaydedilirler." Değişik 119. maddeye göre " mesleki faaliyette bulunabilmeleri ve ilgili derneğe kaydedilmeleri için sicile kayıtları şarttır." 62 sayılı KHK.nun geçici 2. maddesine göre "Esnaf siciline kayıt ilgili yönetmeliklerin yayımı tarihinden itibaren 1 yıl içinde yaptırılmak zorundadır." İlgili yönetmelik ise 1.1.1984 tarihinde yürürlüğe konmuş ve 1 yıllık geçiş süresi 1.1.1985 tarihinde sona ermiştir.
Yukarıda açıklanan yasal sisteme göre 1479 sayılı Yasa'nın 24 ve 25. maddelerinde esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşları kayıtları Bağ-Kur sigortalılığına esas alınmıştır. 507 sayılı Yasada tanımı yapılan, ticareti sermayesi ile beden gücüne dayalı olup, kazancı tacir niteliğini kazandırmayacak miktarda sınırlı olan bakkal, manav, lokantacı, kasap, tamirci, berber, şoför vs. gibi esnaf ve küçük sanatkarların faaliyette bulunabilmeleri ve bu Kanuna göre kurulu esnaf ve sanatkar derneklerine ( odalarına ) kaydedilebilmeleri için esnaf ve sanatkar siciline kayıt koşulu getirilmiştir. Oda kaydının sicile kayıt tarihine göre yapılması gerekmektedir. Bu nedenlerle sicil kaydı olmaksızın yapılan oda kayıtlarının yasal dayanağı olmadığı ortadadır. Bu durumda 1479 sayılı Yasa'nın kapsama aldığı kanunla kurulu meslek kuruluşları 507 sayılı Yasaya göre kurulan dernekler dışında kalan kuruluşlardır. 507 sayılı Yasaya göre esnaf siciline kayıt zorunluluğu olmayan başka bir anlatımla, esnaf ve küçük sanatkar tanımı dışında kalan 5590 sayılı Yasaya göre kurulan ticaret ve sanayi odalarına kayıtlı tüccar ve sanayiciler, aynı şekilde faaliyetlerini esnaf odalarına değil kanunla kurulu ilgili meslek odaları, birlikleri kayıtlarına göre sürdürebilen mimar, mühendis, eczacı, tabip gibi meslek mensupları kanunla kurulu bu meslek kuruluşları kayıtları ile Bağ-Kur kapsamına alınacaklardır. Hal böyle olunca, yasal dayanağı olmadan oluşturulan esnaf odası kaydı Yasa'nın anladığı anlamda kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı niteliğinde bulunmadığından bu kayda geçerlilik tanınarak davacı zorunlu Bağ-kurlu kabul edilemez.
2-Davacının, 11.5.1999 tarihinde yapılan 1479 sayılı Yasa'ya tabi tescili vergi kaydı esas alınarak Yasa gereği 20.4.1982 tarihinden başlatılmış, sonra da davacının vergiye kayıtlı olduğu 5.1.1981-31.12.1984 ve 12.9.1986-2.4.1990 tarihleri arası dönemde "besicilik" işinden dolayı zirai vergi kaydı olduğu için bu dönemlerin Kurum'ca 1479 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilmemesi yerinde ise de; Mahkemece, Anayasal Sosyal Güvenlik İlkeleri gereğince; 2926 sayılı Tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun 2 ve devamı maddeleri uyarınca davacının bu Yasa'nın Mersin ilinde uygulanmaya başladığı tarih itibariyle kapsamda olup olmadığı yolunda araştırma yapılmaksızın sonuca gitmesi de yerinde değildir.
Kabule göre de;
a ) 1479 sayılı Yasa'nın 35/a maddesinde belirtildiği üzere, "...yazılı talepte bulunması, talepte bulunduğu tarihte prim ve her türlü borçlarını ödemiş olması" hükmü karşısında davacının, talep tarihi itibariyle Kurum'a prim borcunun bulunduğu gözetilmeksizin yaşlılık aylığı talebinin kabulü de yerinde değildir.
b ) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388 ve 389 maddelerinin amir hükümlerine aykırı olarak, davacının prim borcu olmadığı takdirde, emekliliğe hak kazandığının tesbiti şeklinde şarta bağlı hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.4.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.