 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E: 2002/991
K: 2002/1278
T: 19.2.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
818/m.46,47
506/m.14
Davacılar, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Nur Algan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR :
1-Dosyadaki yazılara,toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacıların tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Uyuşmazlık, Davacı babanın geçirdiği iş kazası sonucu %25.20 işgöremez duruma gelmesi nedeniyle davacı Anne ve çocukların manevi tazminat istemine ilişkindir.
Borçlar Kanununun 47. maddesine göre manevi tazminat isteme hakkı doğrudan doğruya cismani zarara uğrayan kişiye aittir. Yansıma yoluyla aynı eylem nedeniyle manevi üzüntü duyanlar manevi tazminat isteyemezler. Ancak cismani zarar kavramına ( B.K.46 ve 47 ) ruhsal bütünlüğün ihlali sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin girdiği bu maddelerde sadece maddi sağlık bütünlüğünün değil ruhsal ve sinirsel bütünlüğünde korunduğu ögretide ve Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir.Öyleyse bir kişinin cismani zarara uğraması durumunda, onun ( ana, baba, Karı,koca, çocuk gibi ) çok yakınlarından birininde aynı eylem nedeniyle ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğü ağır şekilde bozulmuşsa ( örneğin eyleme uğrayan yakın kişi %100 işgöremez duruma gelmişse ) onlarında manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmelidir. Bu durumda olanların zararları ile haksız eylem arasında uygun illiyet bağı mevcut olduğundan yansıma yoluyla değil, doğrudan zarara uğrama sözkonusudur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.4.1995 gün ve 1995/11-122,1995/430 23.9.1987 gün ve E.1987/9-183 K.1987/655 sayılı kararlarıda aynı esaslara dayanmaktadır.
Somut olayda, 8.11.1997 tarihinde 16 yaşında olan davacı Hamit'in geçirdiği işkazası sonucu sağ kolunun koptuğu 45 gün iş ve gücünden kalır şekilde ve % 25.20 oranında işgöremezliğe uğradığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. İşgöremezlik oranı ve diğer kanıtlara göre Hamit ağır bir cismani zarara uğramamıştır. Hal böyle olunca Davacılar Cemile, Süreyya ve Süleyman'ın ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün ağır bir şekilde bozulduğunu söylemek mümkün değildir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular nedeniyle olayda uygun illiyet ve hukuka aykırılık bağı koşulları oluşmadığından Davacılar Eş Cemile ile çocuklar Süreyya ile Süleyman A'ın manevi tazminat isteminin reddi gerekirken kabulü isabetsizdir.
3-Öte yandan, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası; işkazası nedeniyle işverenin sigortalısına karşı, işe Kurumca el koyuncaya kadar sağlık yardımlarını yapma ve vizite kağıdı düzenleme dışında bir yükümlülüğünü hükme bağlamamıştır. Aksine; söze edilen Yasanın, 14/3 maddesi; iş kazasının oluşumundan itibaren her türlü sağlık yardımları ile Kurumun sorumlu olduğunu kabul etmiştir. Sözü edilen Yasanın iş kazası ve meslek hastalığı sigorta kolunun getiriliş amaç ve nedeni; sigortalıların belirtilen türde bir zararla karşılaşmaları halinde onları doğrudan koruma altına alma ve kendilerine yardım yapacak Kuruluşu belirlemektir. Şu duruma göre, bir iş kazası nedeniyle, sigortalının başvuracağı mercii kendisini bu yönden güvenceye alan, Kurum ve onların sağlık kuruluşlarıdır. İşveren, bu tür zararlandırıcı olayların meydana gelmesi durumlarında; artık sigortalısına karşı muhatap olmaktan çıkar, kurum doğrudan devreye girer. Esasen işveren de belirtilen sigorta kolu nedeniyle Yasanın belirlediği orandan prim ödemek ve ayrıca koşulları varsa, Kurumun yaptığı harcamaları kuruma geri vermekle sorumlu tutulmuştur. Bu nedenle, gerek sigortalı gerekse işveren, iş kazası ve meslek hastalığı sigorta kolundan birbirlerine karşı değil, doğrudan Kuruma karşı sorumludurlar.
Belirtilen nedenlerle, davalı işverenin sağlık yardımları ve yol giderlerinden sorumlu tutulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.2.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.