 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E: 2002/286
K: 2002/1057
T: 14.2.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
818/m.47
Davacılar, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacılar ile davalılardan Köyteks San. Tic. A.Ş. Orhan Abdullah Köymen vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hacer Pat tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR :
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacı Sabri'nin tüm davacı Ayşegül'ün sair ve davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı Baba Sabri, kızının geçirdiği iş kazası sonunda % 35.2. oranında işgöremez duruma gelmesi nedeniyle manevi tazminat istemiş ve bu talebi kısmen hüküm altına alınmış ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun değildir.
Gerçekten Borçlar Kanunun 47.maddesine göre manevi tazminat isteme hakkı doğrudan doğruya cismani zarara uğrayan kişiye aittir. Yansıma yoluyla aynı eylem nedeniyle manevi üzüntü duyanlar manevi tazminat isteyemezler. Ancak cismani zarar kavramına ( BK.46 ve 47 ) ruhsam bütünlüğün ihlali sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin girdiği bu maddelerde sadece maddi sağlık bütünlüğünün değil ruhsal ve sinirsel bütünlüğünde korunduğu öğretide ve Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir. Öyleyse bir kişinin cismani zarara uğraması durumunda, onun ( ana, baba, karı, koca gibi ) çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğü ağır şekilde bozulmuşsa ( örneğin eyleme uğrayan yakın kişi % 100 işgöremez duruma gelmişse ) onlarında manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmelidir. Bu durumda olanların zararları ile haksız eylem arasında uygun illiyet bağı mevcut olduğundan yansıma yoluyla değil, doğrudan zarara uğrama söz konusudur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.4.1995 gün ve 1995/11-122, 1995/430-23.9.1987 gün ve E: 1987/9-183 K. 1987/655 sayılı kararları da aynı esaslara dayanmaktadır.
Somut olayda, 10.1.1995 tarihinde 17 yaşında olan davacının kızı Ayşegül Dinçer'in geçirdiği iş kazası sonucu sol elinin bilekten kapması suretiyle % 35.2 oranında işgöremezliğe uğradığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. İşgöremezlik oranı ve diğer kanıtlara göre Ayşegül ağır bir cismani zarara uğramamıştır. Hal böyle olunca davacı babanın ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün ağır bir şekilde bozulduğunu söylemek mümkün değildir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular nedeniyle olayda uygun illiyet ve hukuka aykırılık bağı koşulları oluşmadığından , baba Sabri'nin manevi tazminat isteminin reddi gerekirken kabulü, usul ve yasaya aykırıdır.
3-Davacı Ayşegül'ün temyizine gelince;
Olayın oluş şekline, müterafik kusur oranlarına, davacının duyduğu elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna 26.6.1966 gün 1966/7-7 İçtihatı Birleştirme kararının içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimine ve hak ve nesafet kurallarına göre davacı Ayşegül'ün manevi tazminat talebinin tamamının kabulü gerekirken yazılı olduğu üzere kısmen kabulüne karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların ve davacı Ayşegül'ün bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davacı Sabri D.'e yükletilmesine, 14.2.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.