 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
Esas no: 2000/4536
Karar no: 2000/5588
Tarih: 11.7.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TAZMİNAT
- OLUMLU TESBİT DAVASI
- EDA DAVASI
- ZAMANAŞIMI
Karar Özeti: Mahkemece, kesinleşen kısmi eda davalarını olumlu tesbit davası olarak nitelendirmek suretiyle, iş bu ek davanın, 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasından sonra açıldığı gözardı edilerek, işin esasına girilip hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
(818 s. BK. m. 125,133/2)
Davacı, işkazası sonucu maluliyetinden doğan maddi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 16.486.307.791 liranın davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, nitelikçe iş kazası sonucu uğranılan beden gücü kaybı nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Zararlandırıcı sigorta olayı sonucu davacının %46.2 oranında sürekli iş göremezliğe maruz kaldığı, olayda davalının %60 oranında kusurlu olduğu, Zararlandırıcı olayın 1.12.1985 tarihinde meydana geldiği, işbu davanın ise 3.3.2000 tarihinde açıldığı, yön-temince zamanaşımı definde bulunulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, Ankara 3. İş Mahkemesi'ne davacı tarafından açılan 1995/1061 sayılı davanın kısmi eda davası niteliğinde mi yoksa "olumlu tesbit" davası niteliğinde mi, giderek anılan davanın Borçlar Kanununun 133/2. maddesi gereğince zamanaşımını Ankara 3. İş Mahkemesine açılan 2000/261 esasında kayıtlı iş bu dava yönünden de kesip kesmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten, olumlu tesbit davasının zamanaşımını keseceği hem öğretide, hemde yerleşik Yargıtay kararlarında kabul edildiği tartışmasızdır. Öte yandan, olumlu tesbit davasının ise; alacaklı tarafından açılan ve hukuki münasebetin varlığının saptanmasına yönelik olduğu "eda" istemini içermediği söz götürmez.
Somut olayda; davacının, Ankara 3. İş Mahkemesine açmış olduğu 1995/1061 sayılı davanın ikinci kısmi eda davası niteliğinde olduğu, olumlu tesbit davası niteliğinde olmadığı, kesinleşen karar içeriğinden anlaşılmaktadır. Bundan başka, kısmi davalarda; mahkeme, görevi gereğince davacının işverenden isteyebileceği tazminat miktarının tavanını belirlemekle yükümlü olduğu tartışmasızdır. Bütün bunlardan başka kısmi davada ayrıca tazminatın miktarının belirlenmesini istemek ve bu belirlemeye yönelik istemi, olumlu tesbit davası olarak nitelemek "eda davası" açmak imkanı varken tesbit davası açılamaz yolundaki kamu düzeni ile ilgili ilkeye aykırı olacağı açıktır.
Hal böyle olunca, davacının açmış olduğu ve kesinleşen davalar "kısmı dava" niteliğinde olup "olumlu tesbit" davası niteliğinde olmadığından 2000/261 sayılı dava yönünden, zamanaşımını kesmeyeceği açık-seçiktir. Başka bir anlatımla kısmi davalarda zamanaşımı, yalnızca dava edilen kısım için kesilir ve dava dışı bırakılan kısım için zamanaşımı işlemeye devam eder. Ek davanın zamanaşımı süresinde açılması gerekir. Oysa, ek davanın Borçlar Kanununun 125. maddesinin öngördüğü 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasından sonra açıldığı ortadadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın ve özellikle kesinleşen kısmi davaları olumlu tesbit davası olarak nitelendirmek suretiyle iş bu ek davanın 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasından sonra açıldığı gözardı edilerek işin esasına girip yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), davalı yararına takdir edilen 97.500.000 lira duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.7.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.