 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E:2000/153
K:2000/1668
T:29.02.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
YARGITAY İLAMI
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın öde turnesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacı vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 29,2.2000 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı vekili Avukat Şengül Y... ile karşı taraf vekili Avukat Recep Y... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi Filiz E... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR
Dava, nitelikçe Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmayan zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Bu nedenle bu tür uyuşmazlıklarda, öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı, sigortalının meslekte kazanma güç kayıp oranına göre, kurum tarafından bağlanan peşin sermaye değerinin, hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin resen araştırılıp saptanması gerektiği söz götürmez. Oysa, mahkemece açıklanan doğrultuda inceleme ve araştırma yapmaksızın ve özellikle resen ve taraflarca yapılacak işlemler yönünden bir ayrıma gidilmeden, kesin önele davacının uymadığından söz edilerek yargılamanın sonuçlandırıldığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Öte yandan, 16.9.1999 günlü, oturumda verilen önelinde, kesin önel niteliğinde olduğu da söylenemez. Zira, kesin önelden söz edilebilmesi için ara kararında taraflarca yapılması gereken işler ayrıntılı bir şekilde belirlendikten sonra, ara kararının yerine getirilmemesi durumunda ne gibi işlem yapılacağı da taraflara yöntemince duyurulması gerektiği, Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşleri gereğidir. Somut olayda, 16.9.1999 tarihli oturumda verilen kesin önelin yukarıda açıklanan koşulları içermediği gibi, davacı vekilinin de anılan oturumda hazır olmadığı da açık-seçiktir. Bundan başka, davacı vekili, tüm delillerini, ve bu delillerin nerede olduğunu dava dilekçesinde belirttiği de ortadadır. Bütün bunlardan başka, davanın niteliği gözönünde tutularak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 415/2 maddesinde öngörülen prosedür işletilmek suretiyle davanın sonuçlandırılması gerektiği de tartışmasızdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 65.000.000 lira duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 29.2.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.