 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/761
Karar No : 1998/3421
Tarih : 11.5.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖDEME EMRİNİN İPTALİ
KİRA AKDİNİN FESHİ
GÖREV
ÖZET : Tamamen Borçlar Kanunu hükümlerine göre belirlenmesi gereken bir tazminatın, kira akdinin süresinde ihbar edilmeden feshi nedenine dayandırılarak kira bedelinin zamlı olarak istenmesine ilişkin olarak, ödeme emrine konu edilmesi mümkün değildir.
Doğrudan ayrı bir dava konusunu oluşturan ve Borçlar Kanunu'nun uygulanmasını gerektiren durumlarda İş Mahkemelerinin görevinden söz edilemez.
(818s.BK.m. 262)
(506 s. SSK. m. 80)
(6183 s. AAK. m. 1)
Davacı, ödeme emrinin iptali ile icra takibinin durdurulmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurumun tüm, temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Davacının temyizine gelince;
Davacı şirket; Kurum tarafından kiralanan arsanın 1.4.1995 yılından beri kiracısı olduğunu, 1.4.1 997de başlaması gereken yeni dönem için, istenilen kira bedelinin fahiş olması nedeniyle kira akdinin devamının mümkün bulunmadığını, esasen, kiralananın Kurum tarafından geri alınmak suretiyle, kiracılığının fiilen sona erdirildiğini, bu nedenle, yeni dönem için, 6183 sayılı Kanuna göre düzenlenen ödeme emrinin iptalini talep etmiş, Mahkeme ise, yeni dönem için Kurumca öngörülen zamlı bedeli içeren ödeme emrinin geçerliliğini hüküm altına almış, davacı istemini yerinde bulmamıştır.
Oysa, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılacağı üzere; Kurum kira ak-dinin davacı şirket tarafından süresinde ihbar edilmeden feshi nedeniyle, altı aylık kira bedelini zamlı olarak istemiş ve ödeme emrini bu hukuksal olguya dayanarak düzenlemiştir. Davacı ise muhik nedenle, kira akdinin devamının mümkün olmadığını ileri sürmektedir. Gerek davacı ve gerekse davalının iddia ve savunmaları Borçlar Kanunu'nun 262. ve müteakip maddelerinden kaynaklanmaktadır. Bu maddeler ise koşul ve miktarları, doğrudan mahkemece belirlenecek tazminata ilişkindir. Öte yandan; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 1. ve 506 sayılı Yasanın 80/4 maddelerine göre; S.S. Kurumunun sözü edilen yasalar uyarınca; alacağını takip edebilmesi için, ortada, kapsam ve niteliği tartışma dışı olan takip edilebilir, likit bir alacağının bulunması gerekir. Dava konusu olayda ise, 6183 sayılı Kanuna göre düzenlenen ödeme emri, tamamen, Borçlar Kanunu hükümlerince belirlenmesi gereken bir dava ve tazminat konusunu oluşturmaktadır. Belirlenen türde infaz ve icrası gereken bir alacağın henüz ortaya çıkmadığı bir dönemde ödeme emri çıkartılması düşünülemez.
Diğer taraftan doğrudan ayrı bir dava konusunu oluşturan ve Borçlar Kanunu'nun yukarıda gösterilen maddelerinin uygulanmasının söz konusu olduğu durumlarda, artık 506 sayılı Yasanın 80/6 maddesinde öngörüldüğü biçimde İş Mahkemelerinin görevinden de söz edilemez. Bu durumda uyuşmazlığın görevli Hukuk Mahkemesinde çözümlenmek üzere görev yönünden istemin reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
0 halde; davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 11.5.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.