 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/5303
Karar No : 1998/6047
T 22.9.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
MENFİ TESBİT DAVASI
KURUM BORCUNUN HAZİNECE KARŞILANMASI
İŞTİRAK KURULUŞ
KABUL BEYANININ GEÇERLİK KOŞULLARI
KARAR ÖZETİ: Yasanın öngördüğü anlamda "iştirak" statüsünde bulunmayan bir kuruluşun Kuruma olan borçlarının Hazineye yükletilmesi, Yasanın amacına ve içeriğine aykırıdır.
Bir uyuşmazlıkta, bir tarafın kabulünün hukuki sonuç doğurabilmesi için, durumu kabul eden kişinin hukuksal konum ve tasarruf alanının buna elverişli bulunması gerekir.
Doğrudan hakim tarafından çözümlenmesi gereken bir konuda vekil beyanına davalı Kurum haklarının ortadan kaldırılması da usul ve yasaya uygun değildir.
(4046 s. Kanun m. 23)
(4247 s. Kanun m. 2)
Davacı, Kurum tarafından tahakkuk ettirilen prim borcu, gecikme zammı idari para cezası ve sosyal yardım zamları tutarı kadar borçlarının olmadığının tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı kuruluşun; 8.5.1997 günlü, 4247 sayılı Yasanın 2. maddesinde öngörülen, kuruluşlardan olup olmadığı ve bu yöne ilişkin, Mali İşler Daire Başkanlığının görüşüne davalı olarak Kurumun bu davayı kabulünün hukuken bir sonuç doğurup doğuramayacağına ilişkindir.
Mahkeme, Kurumun, davacı kuruluşun" sözü edilen yasanın 2. maddesi kapsamında bulunduğunun kabulüne davalı bir sonuca ulaşmış, sonuçta davacının, Kuruma prim; idari para cezası, sosyal yardım zammı ve bunların eklerine ilişkin borcu olmadığına karar vermişse de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Gerçekten, 8.5.1997 günlü 4247 sayılı Yasanın 2. maddesi ile, kimi Kamu idareleri de, Kit statüsünde bulunan kuruluşlar ve bunların iştiraklerinin yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar, gerçekleşmiş, prim borcu ile eklerinin ayrıca, yasada gösterilen tarihe kadarki sosyal yardım zamlarına ilişkin Kuruma olan borçlarının, Hazinece karşılanacağı kabul edilmiştir. Görüldüğü üzere burada, sözü edilen borçların affı biçiminde bir düzenleme değil, Kuruma olan bir tür borçların doğrudan hazinece karşılanması öngörülmüştür. Yasa, ayrıca, sistemin işlemesi yönünde de bir düzenleme getirmiş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine yetkililerine, kanunun işlerliği yönünde görev yüklemiştir. Bu durumda; Yasanın uygulanması yönünden ortaya çıkan ön sorun, bir kuruluşun sözü edilen Yasanın 2. maddesinde öngörülen kuruluşlardan olup olmadığı konusuna ilişkindir. Yasa, 'bu kuruluşları ayrı ayrı göstermek suretiyle belirlemiş bulunduğundan, bu yönde ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda sorunun yasal çerçeve içerisinde, hakim 'tarafından çözümü zorunludur; Dava konusu olayda; davacının, yasada sözü edilen "iştirak" kuruluşlardan olup olmadığı tartışılmaktadır. İştirak kuruluşların hukuksal niteliği, 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesinde açıkça ortaya konulduğu gibi, 4046 Sayılı Yasanın 23. maddesinde dahi bu yönü belirlemiştir. "İştirak" Yasal kanunun gereği, sermayesinde en az %15 en fazla %50, Kamu hissesi bulunan, ekonomik, ticari ve Kamu kuruluşları ifade eder, Kamu hissesinin, bu tür kuruluşta %1 5'in altına düşmesi; "iştirak," statüsünü ortadan kaldırır. Dava konusu olayda, davacı kuruluşun, Kurum borçlarına ilişkin dönemde, T.C. Ziraat Bankasının, yasanın öngördüğü biçimde bir iştirak olmadığı, dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Bu durumda; "İştirak" statüsünde bulunmayan bir kuruluşun, kuruma olan borçlarının Hazineye yükletilmesi Yasanın amacına ve içeriğine aykırıdır.
Öte yandan; belirtilen hukuksal değerlendirmeye ilişkin bir konuda; Kurum vekilinin de yetki ve görevi bulunmamaktadır. Gerek 506 Sayılı Sosyal Sigortalar yasası, gerekse; 4792 Sayılı Sosyal Sigortalar Kurum yasası, prim gecikme zammı, idari para cezaları veya sosyal yardım zamlarının, yasa da gösterilen borçlularından başkasına yükletilmesi ve ortadan kaldırılması konusunda, Kurum İdari ve hukuksal birimlerine yetki ve görev vermemiştir. Prim ve ekleri konusunda, çok sınırlı ve dar bir alanda; sadece, yönetim kurulunun bazı tasarruflarda bulunması kabul edilmiştir ki, dava konusu olayda, böyle bir durum esasen söz konusu değildir. Kısaca; bir uyuşmazlıkta, bir tarafın kabulünün hukuki sonuç doğurabilmesi için, bir durumu kabul eden kişinin, hukuksal konum ve tasarruf alanının tuna elverişli bulunması gerekir.
Doğrudan, hakim tarafından çözümlenmesi gereken bir konuda, vekil beyanına davalı, Kurum haklarının ortadan kaldırılması dahi usul ve yasaya aykırıdır.
0 halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), davalı yararına takdir edilen 20.000.000 lira duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, 22.9.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.