 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/2055
Karar No : 1998/2444
Tarih : 01.04.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan M... Metal A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Bülent Mustafa Şimşek tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, işkazası sonucu ölüm nedeniyle hak sahiplerinin, uğramış olduğu zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Ölümün iş kazası sonucu oluştuğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, işgörebilirlik çağı, işgörrnezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme,olasılığı,
Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan, tazminat miktarı, işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir antalımla, işçinin günlük net geliri tesbit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolarna ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise: yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına, kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Kuşkusuz, açıklanan zarar ve tazminatın hesaplanması yönteminde, işçinin yaşlılık aylığı alması veya isçinin yaşı ve isçide oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranına göre ileride çalışıp yaşlılık aylığına hak kazanması üstün olasılık içinde bulunması durumunda zarar hesabında pasif dönemde elde edeceği kazançların dahil edilmeyeceği, haksahibi eşin destek süresinin isçinin bakiye ömrü ile sınırlı olacağı, kız çocukları yönünden köyde oturmaları halinde 18 yaşına, kentte oturmaları durumunda 22 yaşına kadar destek görecekleri, kaçınılmazlık, kusursuzluk veya kusurun ağırlığı gibi nedenlerden ötürü Borçlar Kanununun 43.44.maddeleri gereğince zarardan indirim yapılacağı ve en son olarakta, aktif ve pasif dönemde, elde edilen kazançlar toplamından, .Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından bildirilen peşin sermaye değerinin ^indirileceği, böylece belirlenen tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz yürütüleceği gibi,hususlar in göz önünde tutulacağı hukuksal gerçeğide ortadadır.
Hal böyle olunca, hükme dayanak alınan hesap raporunun yukarıda açıklanan ilkeleri içermediği giderek Yargıtay denetim ve izlemesine elverişli nitelikte olmadığı açık-seçiktir.
Bundan . başka, hükme esas alınan kusur raporunda işveren %100 oranında kusurlu görülmüş ise de; Ceza Mahkemesinde alınan bilirkişi raporunda vinç operatörü 4/8 oranında kusurlu görülerek mahkum olmuş ve hüküm kesinleşmiştir. Borçlar Kanununun 53. maddesi gereğince hukuk Hakimi Ceza mahkemesinde alınan kusur raporu ile bağlı değilse de kesinleşen maddi olgularla bağlı olduğu tartışmasızdır. Başka bir anlatımla Ceza Mahkemesinde kusurlu görülerek mahkum olan vinç operatörü Fedayi Cebeciye'de bir miktar kusur verilmesi gerektiği ortadadır. Bu bakımdan, karara esas alınan kusur raporunun gerçeği yansıttığı söylenemez. Bu nedenle cezada alınan ve kusurlu görülerek mahkum olan kişilerin kusur durumlarıda gözönünde tutularak yeniden uzman bilirkişilerce kusurun aidiyet ve oranının belirlenmesi gerektiği ortadadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 1.4.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.