 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E:1997/7272
K:1997/7675
T:24.11.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR
Dava, 3201 sayılı Yasa uyarınca yapılan borçlanmanın geçerli olduğunun tesbiti ile, sataşmanın giderilmesi istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, yurtdışında çalışan işçinin işinden ayrıldıktan sonra, çalıştığı Ülkenin mevzuatı gereğince iş buluncaya kadar ödenen "işsizlik sigortasından" yardım görmesi durumunda, bu olgunun "kesin dönüş" niteliğinde sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı belirgin olarak 3201 sayılı Yasanın 3. maddesidir. Anılan madde; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra yurda kesin dönüş yapanlar, kesin dönüş tarihinden itibaren yazılı istekte bulunmak ve yurt dışında geçen sürelerin tamamını veya dilediği kadarını döviz olarak ödemek suretiyle borçlanacakları hükmü öngörülmüştür. Maddede; öngörülen kesin dönüşten amaç: işçinin yurtdışından, ekonomik ve sosyal yönden ilişkisini kesip, Türkiye'ye yerleşmesidir. Başka bir anlatımla, işçinin borçlanma yaptığı tarihte, yurtdışındaki işyerinden veya sosyal güvenlik kuruluşundan aktif veya pasif sigortalı olarak yardım almaması asıldır.
Öte yandan. F... Sosyal Güvenlik Sisteminin bir bölümü olan "İş Teşvik Yasasının" 100. maddesine göre işsizlik sigorta yardımı alabilmek için işçinin çalışma ilişkisini sürdürmesi ve 103. maddeye göre de, işsiz kişinin her gün İş ve İşçi Bulma Kurumuna gitmesi ve İş ve İşçi Bulma Kurumu tarafından erişilebilir yerde olması koşuldur .
Hal böyle olunca Almanya Sosyal Güvenlik mevzuatı gereğince "işsizlik sigortasından" yardım gören kimsenin, Almanya'da ikamet ettiği ve iş ilişkisinin devam ettiği giderek kesin dönüş yapmadığı açık seçiktir.
Somut olayda davacının borçlandığı tarihte ve sonrasında yurtdışındaki sosyal güvenlik kuruluşundan "işsizlik sigorta yardımı" aldığı dosya içeriğinden anlaşıldığından, yukarıda sözü geçen Yasanın 3. maddesinin öngördüğü "kesin dönüş" koşuluna sahip olmadığı ortadadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca 22.10.1997 gün 1997/588-857 sayılı kararda bu doğrultudadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlere BOZULMASINA, 24.11.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.