|
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E. 1997/3331
K. 1997/4819
T. 8.7.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TAZMİNAT
EVLENME ŞANSI
DESTEK SÜRESİ
KARAR ÖZETİ: İş kazasında ölen sigortalı, davacının nikahsız eşi olup, bir çocuklu ve 18 yaşında bulunmakla, nikahlı eşe nazaran evlenme olasılığının % 35 oranından daha fazla olduğunun düşünülmemesi doğru değildir.
Nikahsız eşin yaşı, sosyal durumu, yaşadığı ortam ve aile bağları gibi nedenlerle, desteğin ölümü üzerine ömürboyu kocasının evinde yaşamını sürdüremeyip,müşterek haneyi terkederek yeni bir yaşamı tercih edeceği üstün olasılığı gözetilerek, BK.nun 43. maddesi gereğince tazminattan hak ve adalete uygun bir indirim yapılması gerekir.
(818 s. BK. m. 43, 45)
Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 1.924.326.939 lira maddi ve manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine; tetkik hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Zararlandırıcı sigorta olayına maruz olan sigortalının eşi Meryem sigortalının nikahsız eşi olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, tazminat isteminde bulunanın nikahsız eş olması, 18 yaşında ve bir çocuklu bulunması ve sosyal durumu nazara alındığında, nikahlı eşe nazaran evlenme olasılığının daha fazla olduğu söz götürmez. Bu bakımdan, nikahsız eş için % 35 oranındaki evlenme şansının az olduğu ortadadır.
Öte yandan, evlilik sözleşmesi olmaksızın birlikte yaşayan nikahsız eşin; desteğin ölümü ile nikahlı eş gibi, yaşama yaşının sonuna kadar ve özellikle yaşı, sosyal durumu, yaşadığı ortam ve aile bağları gibi nedenlerle, kocasının evinde yaşamını sürdüremeyeceği, güçlü olmayan aile bağı nedeniyle müşterek haneyi terkederek, kendisine yeni bir yaşamı tercih edeceği üstün olasılık içinde olduğu, giderek, bakım ihtiyacının nikahlı eşte olduğu gibi desteğin, bakiye ömrünün sonuna kadar devam etmeyeceği varsayımı göz önünde tutularak, Borçlar Kanununun 43. maddesi gereğince belirlenen tazminattan hak ve adalete uygun bir indirim yapılması gerektiği de tartışmasızdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), davalı yararına takdir edilen 6.000.000.- lira duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 8.7.1997 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
İş kazası nedeniyle nikahsız eşe maddi tazminat verilmesi Yargıtay'ın oturmuş İçtihadı ile kabul edilmiştir. Burda nikahsız eşten kasıt Anadolu'da örf ve âdetler gereği yapılan, çocuk sahibi olup aile düzenini nikahlı eş gibi götüren birlikteliklerdir. Bu nedenle nikahsız eş'in nikahlı eşden bir farkı olması gerekir düşüncesinden hareketle, evlenme şansının daha yüksek tutularak, daha az tazminata karar verilmesi yanında, ayrıca Borçlar Kanununun 43. maddesi gereği bir indirimin de yapılması hak, adalet, nesafet kurallarına aykırı olup tazminat hukuki yönünden de kendi içinde çelişki yaratmaktadır.
Zira, bilindiği üzere nikahlı eşe eşinin ölümü ile SSK.ca gelir bağlanmakta ve bunu ömür boyu almaktadır. Bağlanan bu gelirin hesaplanan tazminattan düşülmesi, nikahlı eşin daha az tazminat aldığını göstermez. Zira nikahlı eşden düşülen SSK. gelirlerini nikahlı eş sigortadan almaktadır. Bağlanan gelirin devamlı olması da nikahlı eş için bir ayrıcalıktır. Nikahsız eş ise sadece hesaplanan tazminatı almakta ve başkaca bir hak veya gelirden yararlanmamaktadır. Sosyal Sigortalar Kurumu yönünden durum değişmemektedir. Kurum da eşe ödediğini işverenden rücu yolu ile tahsil etmektedir. Bilindiği gibi davanın özü karşılanmayan zararların tazminidir. Anadolu'da âdet ve örf gereği ömür boyu nikahsız yaşama riski ile ezilen kadını, hukuk önünde de bu derece zayıf duruma düşürmek adalet hislerini rencide etmekten başka bir sonuç, getirmez. Bu durum ülkenin sosyal yapısından kaynaklanıyorsa düzenin değiştirilmesi, güçsüzü daha güçsüzleştirmekle olmaz. Bu nedenledir ki, evlenme şansını yüksek tutmanın yanında BK.nun 43. maddesi gereği ikinci bir indirim yapılmaması düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
M. Serpil ÖZGENÇ
Muhalif Üye