 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/1100
Karar No : 1997/1140
Tarih : 24.2.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
506/m.120
Davacı, mahkeme kararı ile 1942 olarak düzeltilen doğum tarihinin sigortalılık ve tahsis işlemlerine uygulanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi E. A. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR :
Davacı sigortalının, gerçek doğum tarihinin, 10.1.1947 olmayıp, 10.1.1942 tarihi olduğu ve bu tarihin sigorta işlemlerinde esas alınması gerektiğine ilişkin istemi, mahkemece, dosya içerisinde bulunan, yaş tashihi kararına dayalı olarak aynen kabul edilmiştir.
Oysa; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın uygulanması açısından, "yaş koşulu"nun gerçekleşmesi çok önem taşımaktadır. Belli süre prim ödenmesi veya en azından yasaca saptanan yaş sınırının gerçekleşmesi özellikle, yaşlılık sigortasının uygulanması açısından çok önem taşımaktadır. Bu nedenle, yasanın 120. maddesi, sonradan yapılacak yaş düzeltmelerinde, kimi kötü uygulamaları önlemek amacıyla özel bir düzenleme getirmiş, belli sigorta kollarında, hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlemiştir. Buna göre; yaşlılık, ölüm ve maluliyet sigortalarının uygulanmasında; sigortalının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte nüfuk kütüğüne kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınacağını hükme bağlamıştır. Öte yandan, mahkemelerce yapılan yaş düzeltme davalarının geçerli kabul edilmesi ilkesi de hukuksal bir zorunluluktur. Her iki hükmün birlikte telifi için; mahkemece yapılan ve S. S. Kurumu'nun taraf olmadığı, yaş düzeltme davalarının, İş Mahkemesi'nce ve S. S. Kanunu açısından değerlendirilmesi yapılırken, her iki taraf hukukunun gözetilmesi ve bir hakkın suistimali niteliğini taşıyıp taşımadığının, başka bir anlatımla, açık bir haksızlık durumu taşıyıp taşımadığının doğrudan gözetilmesi gerekir. Aksi halde, sözü edilen 120. maddenin ruhuna ters düşülmüş ve madde uygulanmaz hale sokulmuş olur.
Dava konusu olayda, davacı, 55 yaş koşulunun gerçekleşmesi açısından, doğum tarihinin 1947 yılından 1942 yılına çekilmesini istemiş ve buna ilişkin mahkeme kararına dayanmıştır. Oysa, incelenen yaş tashihi dosyasında; davacının 50-55 yaşları arasında olabileceği bildirilmiş, hüküm ise 55 yaşa uygun olarak 10.1.1942 tarihi esas alınarak oluşturulmuştur. ne var ki, bu sonuç, biyolojik ve tıbbi gerçeklere uymadığı gibi, hukuksal gerçeklere ve nüfus aile tablosuna da ters düşmüştür. Zira, davacının anne-babanın resmi evlenme tarihi 1.1.1943 olarak tescil edilmiştir. Yaş düzeltme kararında kabul edilen tarih ise, bu evlenmeden yaklaşık 1 yıl öncesine gitmekte ve davacının, ana- babanın evlenmesinden bir yıl önce doğduğunu kabul etmektedir. Ana-babanın evlenmesinden önce, yasadışı ilişkiye girdikleri ve nesepsiz çocuk sahibi oldukları ve daha sonra evlenmek suretiyle, bu nesebi düzgün hale getirdikleri iddia edilip kanıtlanmadığına göre; açık yanılgıya dayalı bir kayda itibar edilmez ve sözü edilen 120. madde dışlanamaz.
Şu duruma göre, davanın reddi yerine istemin kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 24.2.1997 tarihinde oybirliği ile karar verildi.