 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E. 1996/5304
K. 1996/5244
T. 1.10.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İSTEĞE BAĞLI SİGORTALILIK
ÖLÜM AYLIĞI BAĞLANMASI
BAĞ-KUR SİGORTALILIĞI
KARAR ÖZETİ : Bağ-Kur'da ölüm aylığı bağlanması koşulu, sigortalının, üç tam yıl sigorta primi yaptırmış olmasına bağlıdır.
Muris, zorunlu sigortalılığın sona ermesinden hemen sonra, gerekli olan bir aylık sürenin primini yatırmışsa, mirasçının, ölüm aylığı bağlanması isteği, isteğe bağlı sigortalılık dilekçesi verilmediği gerekçesiyle reddedilemez.
(2709 s. Anayasa m. 66)
(743 s. MK. m. 2)
(1479 s. Bağ-Kur K. m. 24, 41/a)
Davacı, 1.6.1994 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; zorunlu sigortalılık ilişkisi biten sigortalı hak sahibinin, bir süre sonra yatırmış bulunduğu yaklaşık bir aylık prim bedelinin isteğe bağlı sigortalılık primi olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve buna bağlı ölüm aylığı koşullarının oluşup oluşmadığı konularına ilişkindir. Mahkeme, aksine görüşle istemi yerinde bulmamıştır.
Oysa, davanın yasal dayanaklarından birini oluşturup 1479 sayılı Yasanın 79. maddesi; anılan Yasanın 24. maddesi kapsamında bulunmayan kimselerin isteğe bağlı sigortalı olabileceklerini öngörmüştür. Davacı murisin ise, 2 yıl 11 ayı aşan zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının sona ermesinden sonra 1 aylık sigorta prim bedelini Kuruma intikal ettirdiği dosyadaki belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Gerçi, davacı hak sahibi dosyasında isteğe bağlı sigortalı olabilme yönünden yazılı bir dilekçe bulunmamakta ise de, salt bu tür bir belgenin dosyasına her nasılsa girmemiş bulunması yükümlülüğünü yerine getiren sigortalının oluşan haklarını ortadan kaldırmaz. Gerçekten zorunlu sigortalılık ilişkisi sona eren bir sigortalının, eylemli biçimde, Kuruma karşı yükümlülüğünü yerine getirmiş olması ve primini yatırmış bulunması, ilişkin olduğu ve durumuna uyan sigortalılık statüsünü kurmak veya devam ettirmek biçiminde kabul edilmelidir. Sigortalının bu eyleminde, isteğe bağlı sigortalı olma istem ve iradesi mevcuttur. Sosyal güvenliğe ilişkin yasal düzenlemeler; amaçsal yoruma tabi tutulmalı ve yükümlülüklerini yerine getiren sigortalıları sosyal güvenlikten yoksun bırakacak sonuçlardan kaçınmalıdır. Bu arada hatırlatılmalıdır ki, Anayasal Sosyal Güvenlik Kuruluşlarının kapsamında bulundurdukları ve belli hakları karşılığı yükümlülüklerini yerine getirmek isteyen sigortalılarına; haklarını açıkça hatırlatmak, onları, gelecekte sosyal güvenlikten yoksun bırakacak işlemlerden kaçınmak, kısaca, sigortalılıklarını korumak ve gözetmek Anayasal görevleridir. Ayrıca, davalı Kurumun; davacı hak sahibinin yıllar önce, kabul edip aldığı ve kullandığı prim bedellerini, daha sonra yok kabul etmesi Medeni Kanunun 2. maddesinde ifadesini bulan dürüstlük kuralıyla da bağdaşmaz. Şu duruma göre; davacı murisinin, zorunlu sigortalılık ilişkisinin sona ermesinden sonra yatırdığı ve hesabında gözüken prim bedellerinin başka bir neden de bulunmaması karşısında, durumuna uyan ve Kurumca da bu şekilde kullanılan isteğe bağlı sigortalı primi olarak kabul etmek zorunludur.
Öte yandan, yukarıda sözü edilen Yasanın 41/(a) maddesi, ölüm aylığının bağlanma koşullarını gösterirken, ölüm tarihinde üç tam yıl sigorta prim bedelinin ödenmiş bulunmasını yeterli görmüştür. Belirtilen yasa kuralı açıkça; "üç tam yıl sigorta prim karşılığının" Kurum kasanına intikalini öngörmekte ve toplam prim tutarını amaçlamaktadır. Davacı hak sahibinin ise, üç tam yıllık prim karşılığı ve toplamını, ölüm tarihinden yaklaşık 12 yıl önce tamamladığı, bunun 2 yıl 11 ay 15 günlük tutarın zorunlu sigortalılık ve 1 ay isteğe bağlı sigortalı karşılığı olduğu açıkca ortaya çıkmaktadır.
Şu duruma göre, yukarıda açıklanan nedenlerle istemin kabulü gerekirken aksi düşünce ile reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz istemi kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 1.10.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.