 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E. 1995/905
K. 1995/1093
T. 28.3.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖLÜMLÜ İŞ KAZASINDA TAZMİNAT
TAZMİNATIN HESAPLANMA YÖNTEMİ
KISMEN RET
AVUKATLIK ÜCRETİ
KARAR ÖZETİ: Ölümle sonuçlanan iş kazalarında tazminat miktarı , işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü nazara alınarak, aktif ve pasif dönemde de edeceği kazançlar toplamından oluşur.
İşçinin, günlük net geliri tesbit edildikten sonra;
a- Bilinen dönemdeki kazancı, iskontolama ve arttırma işlemi yapılmadan,
b- Bilinmeyen dönemdeki kazancı ise, her yıl için %10 arttırılıp, %10 iskontoya tabi tutularak, ortalama yönteme başvurulmaksızın, aktif ve pasif dönem itibariyle her yıl için ayrı ayrı hesaplanmalıdır.
Yaşlılık aylığı alması veya bunun üstün olasılık dahilinde bulunması halinde, bu gelir, pasif dönemde elde edeceği kazançlara dahil edilemez.
Tazminat hesabında, eşin ve kız çocukların destek görecekleri azami süre nazara alınmalı, şartları oluşmuşsa tenkise tabi tutulmalı ve peşin sermaye değeri indirilmelidir.
Tazminata, olay tarihinden itibaren yasal faiz uygulanır.
Reddedilen kısım için takdir edilecek avukatlık ücreti, davacı için takdir edileni geçemez.
(818 s. BK. m. 43,44,45,47)
(506 s. SSK. m. 11,23,65,66,67,68)
(1136 s. Av. K. m. 168)
(YİBK., 22.6.1966 gün ve 717 s.)
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 65.000.000 liranın davalıdan alınarak davacılara verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacılar vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
1- Dava, işkazası sonucu işçinin ölümü nedeniyle haksahiplerinin uğramış olduğu zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Kusurun aidiyeti ve oranı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, işgörebilirlik çağı, işgörmezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarı, işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tesbit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonra da bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Kuşkusuz, açıklanan zarar ve tazminatın hesaplanması yönteminde, işçinin yaşlılık aylığı alması veya işçinin yaşı ve işçide oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranına göre ileride çalışıp yaşlılık aylığına hak kazanması üstün olasılık içinde bulunması durumunda zarar hesabınca pasif dönemde elde edeceği kazançların dahil edilmeyeceği, haksahibi eşin destek süresinin işçinin bakiye ömrü ile sınırlı olacağı, kız çocukları yönünden köyde oturmaları halinde 18 yaşına, kentte oturmaları durumunda 22 yaşına kadar destek görecekleri, kaçınılmazlık, kusursuzluk veya kusurun ağırlığı gibi nedenlerden ötürü Borçlar Kanununun 43, 44. maddeleri gereğince zarardan indirim yapılacağı ve en son olarak ta, aktif ve pasif dönemde, elde edilen kazançlar toplamından, Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından bildirilen peşin sermaye değerinin indirileceği, böylece belirlenen tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz yürütüleceği gibi hususların gözönünde tutulacağı hukuksal gerçeği de ortadadır.
Hal böyle olunca, hükme dayanak alınan hesap raporunun yukarıda açıklanan ilkeleri içermediği giderek Yargıtay denetim ve izlemesine elverişli nitelikte olmadığı açık-seçiktir.
2- Olayın oluş şekline, müterafik kusur oranlarına; husule gelen elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, paranın alım gücüne, özellikle 22.6.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının içeriğine ve öngörüldüğü koşulların somut olayda; gerçekleşme biçimine, oranına, niteliğine hak ve nesafet kurallarına göre hükmedilen eş için 20, çocukları için 1 Ser milyon manevi tazminatın (az) olduğu da ortadadır.
3- Avukatlık Ücret Tarifesinin 11. maddesinin 2. fıkrasına göre, davanın bir kısmının reddinde, karşı taraf yararına tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilerek ücret davacı için takdir olunan ücreti geçemez, oysa davacılar aleyhine hükmedilen miktarın davacılar yararına hükmedilen avukatlık ücretini geçtiği de açıktır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönlerin amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S o n u ç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), davacı avukatı yararına takdir edilen 750.000.TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 28.3.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.