 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E. 1995/821
K. 1995/736
T. 20.3.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ZORUNLU BAĞKUR SİGORTALIĞI
- SİGORTALILIK KARİNELERİ
- İSTEĞE BAĞLI SİGORTALILIK
- SİGORTALILIKLARIN ÇAKIŞMASI
- YAŞLILIK AYLIĞI BAĞLAYACAK KURUM
KARAR ÖZETİ: Kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan Sosyal Güvenlik Kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene, hizmet akti ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan vergi mükellefi olan veya esnaf ve sanatkarlar siciline kayıtlı bulunanlar, zorunlu Bağ-Kur sigortalısıdırlar.
Vergi kaydının silindiği veya esnaf ve sanatkar sicilinden veya kanunla kurulan meslek kuruluşlarındaki üye kayıtlarının silindiği tarihte Sigortalılıkları (zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı sona erer.
Bir kimse, zorunlu Bağ-Kur üyesi bulunduğu dönemde isteğe bağlı sigortalı olamaz.
Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden ilgililere, son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde, fiili hizmet süresi fazla olan Kurum 'ca aylık bağlanır.
(1479 s. Bağ-Kur K. m. 24,25,26)
(506 s. SSK. m. 60,85)
(2829 s. HBK. m. 8)
Davacı, 30.4.1990 tarihinden sonraki Bağ-Kur sigortalılığının iptali ile tahakkuk ettirilen primlerin iptaline, bu tarihten sonraki S.S.K. sigortalılığının geçerli sayılarak tahsis talep tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla zorla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
Davacı sigortalının, 30.4.1990 tarihinden itibaren Bağ-Kur' lu olmadığının saptanmasına ve bu tarihten sonraki Sosyal Sigortalar Kurumu'na tabi isteğe bağlı sigortalılığının geçerli sayılarak sözü edilen son Kurum'dan kendisine yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin istemi mahkemece aynen hüküm altına alınmıştır.
Oysa, davanın yasal dayanaklarından bir bölümünü oluşturan 1479 sayılı Bağ-Kur Yasasının 24 ve 25. maddelerinde, bir kimsenin hangi koşullarda ve hangi karinelere göre Bağ-Kur'lu sayılacağı veya sayılmayacağı gösterilmiş ve bu konuda uyulması gerekecek esasları ortaya konmuştur. Mahkeme ise, bu ilkeleri dikkate almadan sonuca gitmiştir. Gerçekten, herhangi bir işverene hizmet akti ile bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanların, başkaca bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmamaları koşulu ile Bağ-Kur'lu sayılmaları asıldır. Bu tür çalışmanın yasal karinesi ise vergi kaydı ve bu kaydın bulunmaması halinde esnaf ve sanatkar sicili veya meslek kuruluşları kayıtlarıdır. Nitekim, yasal ifadesi ile; vergi kaydı bulunmayanlar esnaf sanatkar siciline veya Kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı oldukları tarihten itibaren kendiliğinden 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununa göre sigortalı sayılırlar ve esnaf ve sanatkar sicilinden veya Kanunla kurulu meslek kuruluşlarındaki üye kayıtlarının silindiği tarihte de sigortalılıkları sona erer. Dava konusu olayda, davacı sigortalının, vergi kaydının bulunmadığı ancak, 1976 yılında İstanbul Şoförler Esnaf Odası Üyesi olarak, Bağ-Kur' a tescil edildiği ve sözü edilen Oda' nın 7.8.1984 tarihine kadar üyeliğini ve buna bağlı Bağ-Kur' luluğuna devam edildiği 31.12.1984 tarihinde ise İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odası'na kayıt olarak 8.4.1994 tarihine kadar dernek üyeliğini sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Şu duruma göre davacının, yasanın öngördüğü biçimde 1976-1994 yılları arasında bağımsız çalışmalarına ve Bağ-Kur'luluğuna karine olabilecek nitelikte kayıtları mevcut bulunmaktadır. Her ne kadar davacının bu periyod içerisinde, Sosyal Sigortalar Kurumu'na tabi 20.7.1990-31.10.1990 döneminde zorunlu, 1:1.1991 30.11.1993 döneminde ise isteğe bağlı sigortalı gözükmekte ise de, bu dönemlerde dahi Bağ-Kur' luluğunun ne gerekçe ile geçerli sayılmayacağı açıkça ortaya konulmadan Sosyal Sigortalılığa geçerlilik tanınamaz. Kaldı ki, bir sosyal güvenlik kurumuna tabi zorunlu sigortalılık ile başka bir güvenlik kuruluşuna ilişkin isteğe bağlı sigortalılığın çatışması halinde zorunlu sigortalılığa öncelik tanınması yasal zorunluluktur. Şu duruma göre, davacının 30.4.1990 tarihinden sonra, Bağ-Kur' luluğunun sona erdiğine ilişkin mahkemenin kabulü dosyadaki maddi ve hukuksal olgularla doğrulanmamaktadır.
Öte yandan, mahkemenin davacıya, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığı bağlanması gerekeceği yolundaki kabulü de yerinde değildir. Gerçekten 506 sayılı Yasa sistemine göre bir kimsenin hangi koşullarda, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığına hak kazanabileceği Yasanın 60. maddesinde belirlenmiştir. Buna göre, bir sigortalı, anılan maddede gösterilen yaş, belirli süre sigortalılık ve prim ödeme koşullarını birlikte taşımadığı sürece bu aylıktan yararlanamaz. Davacının, dosya içeriğine göre bu koşulları taşımadığı açıkça belli olmaktadır. Mahkemenin yasal dayanağını ortaya koymadan sait Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığına hükmetmesi keza usul ve yasaya aykırıdır. Bu arada, belirtmek gerekir ki, davacı sigortalının 2829 sayılı Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkındaki Kanun hükümlerinden yararlanması sözkonusu olabilir. Ancak bu durumda dahi, sözü edilen Yasanın özellikle, 8. maddede öngörülen koşullarının tartışılması gerekirdi. Mahkemenin belirtilen maddi ve hukuki olguları dikkate almadan sonuca gitmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 20.3.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.