 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/3199
Karar no : 1995/5696
Tarih : 13.10.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 43.000.000.-liranın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davalılardan Ali Coşkun'un vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19.9.1995 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan Ali Coşkun'un vekili Avukat Süleyman Sırrı Orhaner ve davacı vekili Avukat Suna İleri geldi. Diğer davalı Salih Yıldırımı'ın vekili gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi Filiz Ekizoğlu tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacılar ve davalı Salih'in tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davalı Ali Coşkun'un temyizine gelince;
Davacılar miras bırakanın bir iş kazası sonucu ölümü üzerine uğranılan maddi ve manevi zararlarının tazminine yönelik istemleri Mahkemece, davalılar dan Ali Coşkun'un asıl işveren ve diğer davalı Salih Yıldırım ise alt işveren olmaları nedeniyle, kusurları oranında kabul edilmiştir.
Oysa, dosya içeriği ve toplanan deliller sonucu, davalı Ali Coşkun yönünden Mahkemenin uluştığı sonucu kabul etmek mümkün değildir.
Gerçekten, 1475 sayılı İş Kanunu sistemine göre; bir işverenin iş kazası sonucu sorumluluğundan bahsedebilmek için; öncelikle arada hizmet akdine dayalı bir ilişkinin bulunması veya 1. maddesinin son fıkrasına göre alt işverenin varlığı zorunludur. Hizmet akdinin unsurları gerek uygulama ve gerekse doktrinde kabul edildiği üzere, bir işverenin "bağımlılık" ve "zaman" unsurlarına göre bir bedel karşılığı bir kimseyi çalıştırması durumlarında ortaya çıkar. Hizmetini sunan kişi, işverenin emir ve nezareti altında belli bir zaman dilimi içerisinde çalışmak, işveren ise iş güvenliği mevzuatının öngördüğü tedbirleri almak ve hizmetin karşılığını vermek zorundadır. Bu tür bir ilişki içerisinde oluşan kazalardan işveren, konuya ilişkin hukuksal ilke ve esaslar çerçevesinde sorumludur. Öte yandan, bir işverenin alt işvereni işçisinin uğradığı zararlardan sorumlu tutulabilmesi için, öncelikle, bu tür üst-alt işveren ilişkisinin varlığı gerekir. Alt işveren veya halk arasındaki deyimiyle taşaronluk ilişkisinden söz edebilmek için Yasanın öngördüğü biçimde; bir işin bölüm ve eklentilerinden iş alınması kısaca; asıl işin yanında onun ek veya parça işlerinin devrinin söz konusu olması gereklidir. Bir işin bütünüyle devrinin söz konusu olduğu, "ihale" veya "anahtar teslimi" tabir edilen türde ki durumlarda artı üst-alt işveren ilişkisi değil, işin tamamının devrinden söz edilir ve işi bütünüyle devreden kişi, artık işveren olarak nitelendirilemez. Başka bir anlatımla satl malik olmak, örneğin bir bina sahibi veya ortaya çıkacak belli bir iş veya eserden yararlanacak kişi işveren niteliğini kazanmaz.
Dava konusu olayda ise, davalı Salih'in olayın hemen akabinde, Cumhuriyet Savcılığına verdiği 2.11.1987 günlü ifade ve onu doğrulayan diğer beyanları ile, Ali Coşkun'un ifadelerinden açıkça anlaşılacağı üzere; davalı Ali Coşkun'un dükkanının boya ve badana işlerinin tümü, malzemeler kendisine ait olmak üzere, Salih Yıldırım'a devredilmiştir. Ölen işçi, davacıların murisini Salih Yıldırım bulup getirmiş ve çalıştırmıştır. Nitekim, ODTÜ öğretim üyelerinin düzenledikleri ve ekli Asliye Ceza Mahkemesinin dosyası içerisinde bulunan 18.11.1987 günlü 3 kişilik inşaat fakültesi öğretim üyeleri de olayı belirtilen biçimde açıklamış ve kabul etmişlerdir. Kaldıki; dosyada mevcut diğer tüm bilirkişi raporlarında; aynı hukuksal ilişki belirlenmiş; işin davalı Salih'e boya badana işlerini yürüten kişi olarak kabul etmiş ve hükmünü buna göre kurmuştur. Bir olayın maddi olgularını ortaya koyduktan sonra, bunun hukuksal niteliğini belirlemek hakime aittir. Eldeki davada dahi, olaya ilişkin maddi olgularının belirtilen şekilde açıklanmasına karşın, bilirkişilerin, hukuksal sorumluluk ve ilişki yönünden yanlış değerlendirilmelerini mahkemenin aynen kabul etmesi ve boya-badana işinin davalı Ali tarafından, bütünüyle Salih'e devredildiğini ölen işçinin de Salih tarafından çalıştırıldığını; davalı Ali'nin dükkan sahibi olmaktan öteye boya işinin yürütüm ve bitirilmesinde bir insiyatif ve hakimiyetinin bulunmadığını dikkate almaksızın davalı Ali'nin işveren olarak kabulü usul ve yasaya aykırıdır. Davalı dükkan sahibinin, ölen işçiyle ilgili hizmet akdi ilişkisi bulunmamaktadır. Mahkemenin belirtilen maddi ve hukuksal olguları gözetmemesi ve davalı Ali'yi de sorumlu tutması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Ali'nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalılardan Ali Coşkun'un Avukatı yararına takdir edilen 6.000.000.-lira duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, fazla alınan temyiz harcının istek halinde davlı Ali Coşkun'a iadesine, oybirliğiyle karar verildi.