 |
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
E. 1995/2055
K. 1995/1779
T. 24.4.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İŞ KAZASI VE İBRANAME
GERÇEK ANLAMDA İBRA
İBRADA ORANSIZLIK
İBRANIN KISMİ İFA SAYILMASI
KARAR ÖZETİ: Gerçek anlamdaki ibranamede, tazmin edilecek miktar ile buna karşılık olarak alınan meblağ arasında açık oransızlık bulunmamalıdır. İş kazası sonrasında açılan tazminat davaları da, hak sahiplerinin verdiği ibranamedeki miktar ile ibranamenin verildiği tarihteki veriler esas alınarak bulunacak gerçek zarar arasında açık oransızlık varsa; ibraname, "kısmi ifayı içeren makbuz" sayılacağından, mahkemece gerçek zarar konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınmalıdır.
(818 s. BK. m. 21/1, 42, 43,44,45)
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden dolayı maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
Dava, iş kazası sonucu ölüm nedeniyle hak sahiplerinin uğramış olduğu destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, hak sahipleri tarafından düzenlenen "ibranamenin" içeriği ve kapsamı yönünden davacıların tüm alacaklarını aldıkları ve bu suretle borçluyu borcundan kurtardıkları biçiminde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere; alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde "ibra" denir. İbranamenin kural olarak işçiye veya hak sahiplerine yapılmış olan ödeme ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alman meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, anılan belge ibraname değil ancak makbuz niteliğindedir. Bu yön ise, ibranamenin verildiği tarih göz önünde tutularak hak sahiplerinin gerçek zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa, yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, ibranameyi veren hak sahiplerinin, ibranamenin verildiği ta1rihteki veriler esas alınarak gerçek zararlarını saptamak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık ibraname ile alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda, ibranameyi kısmi ifayı içeren makbuz" niteliğinde kabul etmek ve belirlenen tazminattan indirmek, açık oransızlığın bulunmadığının tesbiti halinde şimdiki gibi karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S o n u ç Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.4.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.