 |
T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi
E: 2002/7640
K: 2002/9991
T: 10.12.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İÇTİHAT ÖZETİ: Gerçek kişi tarafındanHazine ve Omwn Yönetimi aleyhine açılan tescil davasında, nizalı taşınmazın bu1unduğıı yerde 766 sayılı Kanun hüküm1erine göre 1985 yılında yapılan kadastro tesbiti sırasında davacının, adına tesbit edilen parselin yüzö1çümünün eksik olduğu iddiasıyla ve tesbit tarihinden önceki kazandıncı zanwnaşımı zi1yet1iğine dayanarak paftalann kesin1eşmesinden önce, askı ilan süresi içinde komisyon nezdinde yaptığı itiraz reddedi1ince, yine yasal süre içinde kadostro mahkemesinde dava açtığı, davacının kendi adına tesbit edilen parsel ile tesbit tutannğı düzenlenmeyen nizalı taşınmaz bölümünü birlikte, bir bütün halinde kullandığı an1aşı1dığına göre; dava konusu taşınmaz yönünden tapulama dışı kalma işleminin kesin1eştiği kabu1 edilemez. Bu nedenle HGK.nun 19.2.1997 tarih 1996/8-768/100, 18.2.1998 t. 1998/8-15/129 ve 11.10.2000 t. 2000/8-1264/1250 snyılı kararlarının olayda uygulama yeri yoktur.
(Y.HGK.Kararı-19.2.1997 tarih ve 1996/8-768/100 s.)
(Y.HGK.Kararl-18.2.1998 tarih ve 1998/8-15/129 s.)
(Y.HGK.Kararı-11.10.2000 tarih ve 2000/81264/1250 s.)
Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda, davanın reddi yolunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Zeki tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin değerden reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı Zeki, adına tesbit edilen 941 parselin yüzölçümünün 9500 m2 eksik olduğunu, bu miktarın parseline ilavesi ile taşınmazın 20.000 m2 yüzölçümü ile adına tescil edilmesi istemi ile kadastro mahkemesine dava açmıştır.
Kadastro mahkemesince 17.7.2001 tarihli kararla davanın kabulüne, krokide A=9500 m2 kısmın 941 parsele ilavesi ile 20.000 m2 olarak davacı adına tesciline karar verilmiş ise de, Orman Yönetimi ve Hazinenin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 4.12.2001 tarih, 2001/8573-9372 sayılı kararı ile "dava konusu yer hakkında kadastro tutanağı düzenlenmediğinden davaya bakma görevinin kadastro mahkemesine ait olmayıp, genel mahkemeye ait olduğu" gerekçesi ile bozulmuştur. Bozma kararına uyulduktan sonra 941 parselin tesbitdeki yüzölçümüyle Zeki adına tesciline, tutanağıdüzenlenmeyip tesbit harici kalan bölüm yönünden mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.
Asliye Hukuk Mahkemesince kadastro tesbitinin 1985 tarihinde kesinleştiği, tesbitin kesinleşitği tarihten itibaren 20 yıllık sürenin dolmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Zeki tarafnıdan temiz edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, K... Köyü 941 numaralı parsel 4750 m2 yüzölçümü ile ve tarla niteliğiyle 1982 yılında Zeki adına tesbit edildiği, Zeki'nin itirazı sonucu kadastro komisyonunun 27.6.2000 tarihli karar ile 941 parselin çapında değişiklik yapılmadan gerçek yüzölçümünün 10.500 m2 olduğu belirtilerek, Zeki adına tescile karar verildiği, davacı Zeki'nin ise, taşınmazın toplam yüzölçümünün 20.000 m2 olması gerektiği nedeniyle zilyetliğe dayalı olarak kadastro mahkemesine dava açtığı, komisyon kararının davacıya 28.11.2000 tarihinde tebliğ edildiği, temyize konu davanın ise, 4.12.2000 tarihinde ve süresinde açıldığı, fen memuru raporuna göre, dava konusu 9500 m2'Iik bölümün 941 parselin bitişiğinde ve tapulama dışı bırakılan yerde kaldığı anlaşılmaktadır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 766 sayılı Yasa hükümlerine göre 1985 yılında yapılan kadastro tesbiti sırasında davacı, adına tesbit edilen 941 numaralı parselin yüzölçümünün eksik olduğu iddiasıyla ve tesbit tarihinden önceki kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak pattaların kesinleşmesinden önce askı ilan süresi içinde komisyon nezdinde yaptığı itiraz red edilince, yine yasal süre içinde kadastro mahkemesinde dava açmıştır. Bu nedenle, dava konusu taşınmaz yönünden tapulama dışı kalma işleminin kesinleştiği kabul edilemez. Davacının 941 numaralı parsel ile tesbit tutanağı düzenlenmeyen dava konusu taşınmaz bölümünü birlikte bir bütün halinde kullandığı anlaşılmaktadır. Açıklanan tüm bu nedenlerle, somut olayda HGK.'nın 19.2.1997 gün, 1996/8-768/100 ve 18.2.1998 gün, 1998/8-15/129 ve 11.10.2000 gün ve 2000/8-1264/1250 sayılı kararlarında benimsenen ilkeleri n uygulama yeri bulunmadığı gözönünde bulundurularak işin esasının incelenmesi yasa gereği gerekli ilanların yapılması, zilyetlik koşul ve sürelerinin araştırılması, tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Zeki'nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 10.12.2002 günü oybirliği ile karar verildi.