 |
T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi
E: 2001/6719
K: 2001/7714
T: 18.10.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
3402/m.4, 14
743/m.639
4721/m.713
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda, davanın kabulü yolunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Kadastro sırasında Karabacaklı Köyü 135 ada 23 parsel sayılı 13100 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, 4 tahrir numaralı vergi kaydı ile Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacı, taşınmazın Mustafa H., ondan babası Halil H. ondan da, mirasçılarına kaldığı taksimle kendisine devrettiği, lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşullarının yararına oluştuğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 Sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.
Çekişmeli taşınmaza uygulanan 4 tahrir numaralı vergi kaydının niteliği malul orman olup, taşınmaz batı ve kuzeyden devlet ormanı olarak tesbit edilen dava dışı 27 parsel ile sınırdır. Mahkemece, resmi belgelerin uygulamasına dayanan araştırma inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarında, üzerinde 2 adet yaşlı palamut meşesi bulunduğu ve en eski tarihli memleket haritasında, bağlık alanı simgeleyen sembollerin bulunduğu yeşil renkli alan olarak görüldüğü, orman sayılmayan yerlerden olduğu, 50- 60 yıldır tarım alanı olarak kullanıldığı, özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden olduğu bildirilmiş ise de; vergi kayıtları lehe olduğu kadar aleyhe de delil teşkil eder. Çekişmeli taşınmaza uyduğu belirlenen vergi kaydının cinsi malul orman olduğuna, üzerinde orman ağaçlarından olan 2 adet yaşlı palamut meşesi bulunduğuna, kuzey ve batıdan devlet ormanına sınır olduğuna göre, çekişmeli taşınmazın öncesi itibariyle orman sayılan yerlerden iken vergi kaydının oluşturulduğu tarihten sonra, resmi belge niteliğindeki memleket haritası, hava fotoğrafı ve amenajman planlarının düzenlendiği tarihe kadar, ormana el atılarak tarım alanına dönüştürülmeye çalışıldığı ortadadır. Bu tür yerler zilyetlikle kazanılamayacağı gibi, davacı Halil oğlu Mahmut H. yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının tam olarak gerçekleştiğinden de söz edilemez. Şöyle ki; kadastro tesbitinden önce, Halil oğlu Mahmut H. 17.11.1980 tarihli dilekçe ile, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının lehine oluştuğu iddiasıyla, çekişmeli taşınmazın adına Medeni Yasasının 639. madde hükmüne göre adına tapuya kayıt ve tescili istemiyle dava açmış, Asliye Hukuk Mahkemesince, 07.05.1982 tarih ve 1980/342-105 sayıyla çekişmeli yerin mera niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm tebliğe çıkarılmamıştır. Eldeki davada da, davacı sadece kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanmaktadır. 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesi hükmü gereğince, bir taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle gerçek kişiler adına tarım alanı olarak tesbit ve tapuya tescil edilebilmesi için, diğer koşulların yanı sıra, malik sıfatıyla çekişmesiz olarak en az 20 yıl süreyle zilyet edilmesi koşulunun da gerçekleşmiş olması gereklidir. Oysa, Halil oğlu Mahmut H'un 17.11.1980 tarihinde açtığı tescil davası, hazine tarafından kabul edilmemek ve mahkemece de mera olduğu gerekçesi ile red edilmek suretiyle niza doğmuştur.
O halde, öncesi orman sayılan yerlerden iken, 3402 Sayılı Yasanın 4. madde hükümlerine göre orman sınırları dışında bırakılıp, tarla niteliğiyle hazine adına tesbit edilen çekişmeli taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile edinilebilecek yerlerden olmadığına ve davacının 1980 tarihinde açtığı tescil davasının red edilmek suretiyle, Hazine ile arasında niza doğduğuna, davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşınmaz edinme şarları oluşmadığına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin yanlış değerlendirilmesi sonucu, kabulü yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 18.10.2001 günü oybirliği ile karar verildi.