 |
T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi
E: 2001/2120
K: 2001/3188
T: 26.4.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TESBİT DIŞI BIRAKILAN YER
- TAPUYA DAYALI TESCİL
- ORMAN
Karar özeti: Kadastro çalışmalım sırasında teshil dışı bırakılan yer hakkında, gayri sabit sınırlı ve sınırında orman bulunan tapu kaydına dayanılarak Hazine ve Orman yönetimi aleyhine açılan tescil davasında, tapu kaydı yöntemine uygun biçimde zemine uygulanıp, miktarı ile geçerli kapsamı tayin olunmalı, asıl taşınmazın kapsamı orman veya ormandan açma değilse, miktar fazlasının sınırda bulunan eylemli ormandan açına yapılarak kazanıldığı kabul edilmeli, tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
(3402 s. Kadastro K. m. 22/2)
(6831 s. OK. m.1)
(4785 s. OKDK. m.1)
(5658 s. OKEK. m.1)
Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı yerel mahkemece verilen hükmün; Dairemizin 23.11.2000 gün ve 2000/9593-9706 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiş, süresi içinde davacılar vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
Davacılar iki parça taşınmazın eskiden beri tapuda kayıtlı olduğunu ancak yörede yapılan kadastro sırasında tesbit tutanağı düzenleyerek tesbit dışı bırakıldığı iddiası ile adlarına tescilini istemişler, mahkemece davanın kabulüne ve 92.000 m2 yüzölçümündeki taşınmazın davacılar adına veraset ilamındaki payları oranında tesciline karar vermiştir. Hükmün davalı Yönetimlerce temyizi üzerine, Dairemizce, "1985 yılında yapılan kadastro tesbitinden dava tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresi dolmadığından davanın reddine" işarette bozulmuştur.
Bu kez, davacı gerçek kişiler kararın düzeltilmesini istemişlerdir.
Yapılan incelemede davacıların tapu kaydına dayandıkları ve HGK.nun 21.2.2001 gün 2001/20-75-160 sayılı Kararında "3402 sayılı Kadastro Yasasının 22/2. maddesi gereğince tapulama veya kadastro çalışmalarında tesbit dışı bırakılan tapuda kayıtlı taşınmazların adı geçen yasa gereğince kadastrosu yapılabileceği" görüşü benimsendiği gibi, öncesi tapuda kayıtlı olup, kadastroca tesbit dışı bırakılan taşınmazın tapu kapsamında olduğu ileri sürülerek "kadastrolama" teknik anlamıyla "tescil" davası da açılabilir. Somut olayda davacılar tapuda kayıtlı olan ancak kadastroca tesbit dışı bırakılan taşınmaz hakkında tescil istediklerine göre Dairemiz kararının bozma gerekçesi yasaya aykırı olduğundan kararın kaldırılması gerektiği anlaşılmış ve işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Ancak, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. O halde; davacıların dayandıkları tapu kaydı ilk oluşturulduğu günden itibaren tümü gittiler! ile birlikte getirtilmeli, tüm tedavilerindeki intikaller ve miktarlar incelenerek değişiklik olup olmadığı, varsa dayanaklarının bulunup bulun madiği üzerinde durulmalı, ayrıca, tapu kaydının arazi kadastrosu sırasında başka taşınmazlara revizyon görüp görmediği sorulmalı, revizyon görmüşse parsel numarası belirlenip tutanak örnekleri getirtilmeli, kadastro sırasında başka parsellere uygulanmamışsa bunun nedeni sorulup, bununla ilgili belge dosyasına konulmalı, hükme dayanak alınan iki tapu kaydının birbirinin tedavülü olup olmadığı üzerinde durularak, aynı kaydın tedavülü olması halinde tedavül kayıtlarının toplamına değil sadece bir tapu kaydı olduğu düşünülerek buna göre yüzölçümü ve kapsamı belirleneceği düşünülmeli; iki ayrı tapu kaydı olması halinde her kayıt zeminde sağlıklı bir şekilde yerine uygulanmalı ve kayıtların aslında değişebilir sınırlı ve ormana sınır olmaları da nazara alınarak kapsamlarının yüzölçümüne değer verilerek kapsamlarının belirleneceği gözönünde bulundurulmalıdır. Tapunun taşınmazlara uyduğu duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptandıktan sonra kaydın sabit sınırdan başlanarak miktarı arz üzerinde belirlenip tapu kapsamında kalan taşınmazın öncesinin orman olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.
Diğer taraftan, hükme dayanak alman uzman orman bilirkişi raporunda, taşınmazın memleket haritası ve amenajman planında kesin olarak nasıl görüldüğü açıklanmamış, sadece civarının orman olduğu belirtilmekle yetinilmiştir. Oysa, dava konusu taşınmazın bu resmi belgelerden en eski tarihli alanında yerinin tam olarak belirlenmesi ve özel işaretlerine göre öncesinin orman olup olmadığı duraksamaya meydan vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekir. Yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulamaz.
Orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmadın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasa hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 sayılı Yasa ile sadece devlet ormanları belirlenmiştir. 13.7.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Yasa ile iadeye tabi tutulmuştur. İadenin koşulları yasada gösterilmiştir.
Mahkemece, tapu kaydının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve krokileri, komşu parsel tutanak ve dayanakları, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında serbest orman mühendisleri arasından seçilecek üç uzman orman yüksek mühendisi bulunamadığı takdirde, orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir harita mühendisi veya olmadığı takdirde bir tapu fen elemanından oluşacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte, çekişmeli taşınmaza ve çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısında ki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 1.6.1988 gün ve 31/13 E. K.; 14.3.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.6.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı; öncesi orman olan bir yer üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi,, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; kesinleşmiş tahdit söz konusu olmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler uzman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp, çekişmeli taşınmazın memleket haritasına göre konumu saptanıp, bu harita ile irtibatını duruksamaya yer vermeyecek biçimde gösteren, memleket haritasındaki renklen ve işaretleri aynen içeren, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan kroki düzenlettirilip, bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı; dayanak tapu kaydı değişebilir sınırlar içerdiğinden, yukarıda açıklandığı gibi yöntemince zemine uygulanıp, miktarı ile geçerli kapsamı tayin olunmalı; asıl taşınmazın kapsamı, orman veya ormandan açma değilse, miktar fazlasının sınırda bulunan eylemli ormandan açma yapılarak kazanıldığı kabul edilmeli; tüm deliller birlikte değerlendirilip, oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak
yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacının karar düzeltme isteğinin KABULÜNE, Dairemizin 23.11.2000 gün 2000/9593-9706 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, açıklanan nedenlerden dolayı usul ve yasaya aykırı olan hükmün (BOZULMASINA), 26.4.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.