 |
T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi
E: 2001/1010
K: 2001/2090
T: 22.3.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TAPU TESCİL DAVASI ( Tespit Dışı Bırakılan Taşınmaza Yirmi Yılı Aşkın Süre Aralıksız ve Çekişmesiz Zilyet Olunması )
- KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİNE DAYALI TESCİL DAVASI ( Zilyetliğin Başlangıç Tarihinin Araştırılması )
- TESPİT DIŞI BIRAKILAN TAŞINMAZ (Kazandırıcı Zamanaşımı Zilyetliğine Dayalı Tescil İsteminde Zilyetliğin Başlangıcının Paftaların Düzenlendiği Tarihin Esas Alınması)
- ZİLYETLİĞİN BAŞLANGIÇ TARİHİ ( Tespit Dışı Bırakılan Yerde Kazandırıcı Zamanaşımı Zilyetliğine Dayalı Tescil İsteminde Zilyetliğin Başlangıcının Paftaların Düzenlendiği Tarihin Esas Alınması )
- PAFTALARIN DÜZENLENDİĞİ TARİH ( Zilyetliğin Başlangıcına Esas Alınması )
- USULİ KAZANILMIŞ HAK ( Yargıtay Kararlarının Maddi Yanılgıya Dayanması Halinde Usuli Kazanılmış Haktan Söz Edilememesi )
- YARGITAY KARARLARININ MADDİ YANILGIYA DAYANMASI ( Usuli Kazanılmış Haktan Söz Edilememesi )
4721/m.713
743/m.639
3402/m.7/4,12/1
DAVA : Taraflar arasındaki tapuya tescil davasının yapılan duruşması sonunda, davanın reddi yolunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Fatma Nigar D. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı, tespit dışı bırakılan taşınmaza 20 yılı aşkın aralıksız ve çekişmesiz zilyet olduğu savı ile, Medeni Yasanın 639. maddesi uyarınca adına tescilini istemiştir.
Yerel mahkemenin kabul kararı Dairemizce, kazandırıcı zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece verilen ikinci karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Türk Medeni Yasasının 639. maddesi gereği tapuya tescil davası niteliğindedir.
K... köyünde yapılan arazi kadastrosunda, 9.2.1972 tarih ve 21 sıra numaralı tapu kaydına dayanılarak 18360 m2 yüz ölçümündeki taşınmaz 621 parsel sayısı ile 30.4.1974 tarihinde Süleyman K. adına tesbit tutanağı düzenlenmiş, Orman yönetimi askı müddeti içinde tesbite itiraz etmiş, tapulama komisyonu itirazı kabul ederek orman niteliğinde olduğu belirlenen taşınmazın tesbit harici bırakılmasına karar vermiş, karar adı geçene 25.9.1976 da tebliğ edilmiştir. Süleyman K. 27.3.1978 tarihli dilekçesi ile 9.2.1972 tarih ve 21 sıra numaralı tapuya dayanarak 621 parsel numarası alan ve tapulama komisyonunca tesbit harici bırakılan taşınmazın adına tapuya tescili istemi ile dava açmıştır. Asliye Hukuk Mahkemesi 13/11/1980 gün ve 1978/65 E., 1980/299 K. Sayı ile 621 parsele yönelik davanın reddine karar vermiş, karar 10.2.1982 tarihinde kesinleşmiştir. Süleyman K. 3.10.1977 tarihli köy senedi ile 9.2.1972 tarih 21 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kalan, doğusu Halil İbrahim H. ve Sami B., batısı ve kuzeyi Süleyman K. yeri, güneyi Mustafa D. hissedarları ile çevrili 4000 m2 yüzölçümündeki yeri Fatma Nigar D.'a satmıştır. Taşınmazı satın alan Fatma Nigar D. da satım senedine konu olan yerin Türk Medeni Yasasının 639. Maddesi gereğince adına tapuya tescili için 3.10.1994 tarihli bu davayı açmıştır. Tutunulan tapu, ilk tesisi, 45 dönümlük tarafları Hüseyin, lebi derya, Adil ve K. Hüseyin olan Ağustos 1310 tarih 60 sıra numaralı tarla kaydı olup, 9.2.1972 tarih, 21 ve 22 sıra numaralı tedavüllerinde çapa dayanılarak yapılan ifraz ile oluşmuştur. Keşifler sonucu düzenlenen bilirkişi raporları ile Fatma Nigar D.'un davasına konu olan 4000 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tesbit harici bırakılan ve orman yönetimi ile Süleyman K. arasındaki kesin hükme konu 621 parselin dışında, 626.627, 699, 552 ve 553 sayılı kadastro parselleri ile çevrili ve 21 sıra numaralı tapunun ifraz ile oluşan çapı kapsamında, tesbit tutanağı düzenlenmeyen başka deyişle tapulama harici bırakılan kesimdir.
Yerel mahkeme tarafından verilen ilk karar Dairemizce bozulmuştur. Dairemiz Bozma kararında, dava konusu taşınmazın tesbit harici bırakılmasına ilişkin işlemin, 621 parsel sayısı ile tesbit tutanağı düzenlenen taşınmazın, orman olduğu gerekçesi ile tesbit harici bırakılmasına ilişkin tapulama komisyonunun karar tarihi olan 1.11.1975 de yapıldığı kabul edilmişse de, Fatma Nigar D.'un davasına konu taşınmazın 621 sayılı parsel ile ilgisinin olmaması karşısında, Dairemiz tapulama harici bırakma tarihinde maddi yanılgıya düşmüştür. Şöyle ki, Hukuk Genel Kurulunun önceki kararları ve buna paralel Dairemizin uygulamalarına göre, tesbit dışı bırakılan yerlerde, zilyetliğin başlangıç tarihi tutanakların kesinleştiği tarih olarak kabul edilmiş ise de, aşağıda değinilecek olan son Hukuk Genel Kurulu kararı ve buna paralel uygulamaya göre paftaların kesinleştiği tarihin esas alınması ilkesi benimsenmiştir. Bu nedenle olayda, dava konusu olan taşınmaz için paftanın kesinleştiği tarihin esas alınması zorunlu hale gelmiştir. Esasen taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı Dairemiz ilke kararlarına uygun olarak yapılan inceleme ve araştırma sonucu kesin olarak saptanmış, kültür arazisi olduğu belirlenmiştir.
Davacı taraf, tesbit dışı bırakma işlemi ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçtiğini ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşullarının yararlarına gerçekleştiğini iddia edip, temyiz nedeni olarak ileri sürmektedir. İleri sürülen bu neden, son Hukuk Genel Kurulu kararı içeriğine tamamen paraleldir.
Usuli kazanılmış hak konusuna gelince; bu şekli kaynağı olmayan, yargısal içtihatlarla gelişmiş ve Yargıtay uygulamaları ile kökleşmiş, hukuk yargılama usulünün en temel ilkelerindendir ve kamu düzenine ilişkin bir olgudur. Yargısal içtihatlarla gelişip Yargıtay uygulamaları ile kökleştiği üzere Yargıtay kararlarının maddi yanılgıya dayanması halinde usuli kazanılmış haktan söz edilemez. Somut olayda Daire, davaya konu teşkil eden taşınmazla ilgili tesbit harici bırakma işleminin tarihi konusunda maddi yanılgıya düşmüştür. Bu hal Usuli kazanılmış hak ilkesinin istisnalarındandır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, Dairece de benimsenen ve Daire bozma kararından sonraya denk gelen, esas olarak 19.2.1997 gün 1996/8-768 E. - 1997/100 k. Ve 18.2.1998 gün ve 1998/8-15 E. -129 K. Sayılı kararları ile aynı doğrultudaki, 10.11.2000 gün ve 2000/8-1264 E., 2000/1250 K., sayılı kararında açıklandığı üzere ; Tesbit dışı bırakılan taşınmazlar için, zilyetliğe dayalı olarak açılan tescil davalarında zilyetliğin başlangıcı olarak yukarıda değinilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında özetle: "yukarıdan beri açıklanan maddi ve hukuki olguların ışığında, kadastro ekibince hukuksal durumu belirlenerek tesbit dışı bırakılan bir taşınmazın kadastrosunun yapıldığı diğer bir deyimle, paftasının düzenlendiği tarihin kadastro müdürlüğünden sorularak tesbit edilmesi ve bu tarihten başlatılarak kazanma süresinin ve koşullarının hesaplanması ve oluşacak uygun sonuç çerçevesinde karar verilmek gerekir" denilmektedir. Bu durumda tesbit dışı bırakılan taşınmazlarda paftaların düzenlendiği tarih zilyetliğin başlangıcı olarak alınacaktır.
Kadastro/Tapulama dışı bırakma işlemi, yasal açıdan ve Yargıtay uygulamalarına göre, öncelikle bir kadastro/tapulama işlemidir. Tesbit dışı bırakılan taşınmazların kadastroca/tapulamaca hukuksal durumu belirlenmekle birlikte, haklarında kadastro/tapulama tesbit tutanağı düzenlenmemekte, sadece paftasında gösterilmektedir.
Kadastro/Tapulama sırasında, adadaki taşınmazların, hukuksal durumu tesbit edildikten sonra, tesbit ve sınırlandırılması yapılmayan ve bu nedenle tutanağı düzenlenmeyen taşınmazlar, paftasında gösterilmek suretiyle tesbit dışı bırakma işlemi hukuken tamamlanmış olur. Bunun yanı sıra Kadastro Yasası 12/1 maddesi sırf tesbit ve sınırlandırması yapılan taşınmazlara ilişkin tutanakların kesinleşmesinin söz konusu olabileceğini öngörmektedir. O halde tesbit dışı bırakılan bir taşınmaz hakkında, kadastro tutanağı düzenlenmediği için, işlemin kesinleşmesi ile ilgili 12/1 madde hüküm içermez. Şu durum karşısında, tesbit dışı bırakılan bir taşınmaz hakkında kadastro tesbit tutanağı düzenlenmediğinden paftasının düzenlenmesi ile işlemin tamamlandığının kural olarak kabulü zorunludur. [Ancak tesbit dışı bırakılan bir taşınmaz hakkında itiraz üzerine kadastro yasasının 7/4 maddesine göre tutanak düzenlenerek, komisyonca tesbit dışı bırakılmasına karar verlimesi veya kadastro mahkemesi kararı ile tesbit dışı bırakılması hallerinde, kadastro komisyonu veya mahkeme kararı ile taşınmazın hukuki durumu belirlenmiş olacağından bu kararların kesinleştiği tarihte tesbit dışı bırakma işlemi kesinlik kazanır ve bu tarih mülk edinme zamanının başlangıcında esas alınır.] denilmekte ise de OLAYIMIZDA BU DURUM SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.
Tesbit dışı bırakılan bir taşınmazın, tesbit veya sınırlandırılan komşu veya yakın parsellerin tutanaklarına dayanılarak yorum yoluyla kesinleştiğini kabul etmek doğru olmayıp yasal dayanağı yoktur. Oysa Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenip yerleşik hale gelen ve gerek Yargıtay Gayrimenkul Dairelerince gerek Dairemizce tüm bu tür davalarda uygulanan ilke olarak paftaların düzenlendiği tarih zilyetliğin başlangıcında esas olacaktır.
İşte olayımızda, mahkemece davaya konu taşınmazın tesbit harici bırakılmasına ilişkin işlemin tamamlandığı ve kesinleştiği başka deyişle zamanaşımı zilyetliği süresinin başlangıcını teşkil eden tarihi belirlemek açısından paftasının düzenlendiği tarih araştırılmamış, bu yön üzerinde durulmamıştır. Bu yön kadastro müdürlüğünden sorularak kesin tarih belirlenmelidir.
Yukarda açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında, kadastro ekibince hukuksal durumu belirlenerek, tapulama harici bırakılan, taşınmazın, kadastrosunun yapıldığı, diğer bir deyimle paftasının düzenlendiği tarihin kadastro müdürlüğünden sorularak tesbit edilmesi, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği süresinin bu tarihten başlatılarak hesaplanması ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken eksik incelemeye dayanılarak yazılı olduğu biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde gerçek kişiye iadesine 22/03/2001 günü oybirliği ile karar verildi.