 |
T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi
E:1999/1216
K:1999/3615
T:13.4.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TESCİL DAVASI
ORMAN
ÖZET : Gerçek kişilerle orman yönetimi ve Hazine arasındaki tescil davasında, öncelikle taşınmazın bulunduğu bölgede evvelce yapılmış bir orman tahdidinin var olup olmadığı araştırılmalıdır. Şayet bölgede 4785 sayılı Kanun uyarınca bir tahdit yapılmışsa, nizalı yerin orman olup olmadığı sorunu kesinleşmiş orman haritasının uygulanmasıyla çözümlenir.Ancak, tahdit 3116 sayılı Kanun uyarınca yapılmışsa ve taşınmaz tahdit sınırları dışında kalıyorsa, ya da sınırlandırma hiç yapılmamışsa, bu takdirde; memleket haritası, eski hava fotoğrafları varsa amenajman planının uzman bilirkişi heyeti marifetiyle nizalı yerle birlikte çevre araziye de uygulanması suretiyle taşınmazın bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli, 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı, tapu ve zilyetlikle ormandan yer kazanma olanağının bulunmadığı, öncesi orman olan yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa bile salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmelidir. Bu araştırma sonucu nizalı yerin orman sayılmayan yer olduğunun anlaşılması halinde, bu kez de Hazineye karşı gerçek kişinin zilyetlikle kazanma koşulları araştırılmalı ve bu arada kamulaştırma alanı içinde kalan taşınmaz bölümünün zilyetlik yoluyla kazanılamayacağı hususu da göz önünde bulundurulmalıdır.
(6831 s. OK. m. 1)
(4785 s. OKDK. m. 1)
(5658 s. OKEK. m. 1)
(Anayasa Mah. Kararı-1.6.1988 gün ve 31/13 s.)
(Anayasa Mah. Kararı-14.3.1989 gün ve 35/13 s.)
(Anayasa Mah. Kararı-13.6.1989 gün ve 7/25 s.)
(743 s. MK. rn. 639)
(3402 s. Kadastro K. m. 14)
Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan yargılaması sonunda; davanın reddi yolunda kurulan 3.11.1998 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
Davacı gerçek kişiler, Kuru pelit Köyünde yer alan 1970,1974 yılları arasında yapılan genel Kadastro sırasında orman olduğundan tapulama dışı bırakılan iki adet taşınmazın Medeni Yasanın 639. maddesine göre adlarına tescilini istemiş, yerel mahkeme taşınmazların çevresinin orman olup, zamanla ormandan açılan yer olduğunu vurgulayarak davanın reddine karar vermiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yerel mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; yerel mahkemece mahallinde yapılan keşifdeki gözlemde taşınmazın mısır ekili olup, tarım arazisi vasfında bulunduğu, keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda memleket haritası ve hava fotoğraflarının uygulanmasından bahsedildiği halde, memleket haritasında ne olarak göründüğü açıklanmamış, 1971 tarihli hava fotoğrafında fundalık, 1988 tarihli amenajman planında tarım arazisi olduğu vurgulanmasına karşın, sonuç olarak kadastro paftasında arazisi olduğu vurgulanmasına karşın, sonuç olarak olduğu belirtilmiştir. Rapor bu haliyle taşınmazların orman olup olmadığı hususunda gerekli açıklıkta olmadığı gibi, sonuç itibariyle de rapor kapsamına ters düşmektedir. Anılan açıklamalar karşısında, memleket haritasındaki konumu belirlenmeyen, içerik ve sonuç olarak birbiriyle çelişkili beyanları ihtiva eden rapora dayanılarak hüküm kurulamaz.
Dosya içeriğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede daha önce orman tahdidi yapılıp yapılmadığı anlaşılmamaktadır. Mahkemece bu hususta araştırma yapılmamıştır. Tahdit yapılmışsa; kural olarak, bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit haritasının uygulanmasıyla. çözümlenir. Ancak, bu sınırlandırmada 4785 sayılı Yasa hükümlerinin nazara alınmış olması halinde sağlıklı çözüme ulaştırır. Zira, 3116 sayılı Yasa, sadece devlet ormanlarını belirlemiş olup; bu yasaya göre 4785 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 13.7.1945 tarihden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşup kesinleşen tahdit haritaları, sınır dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukuki durumunu saptamakta yetersiz kalır. Bu şekildeki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı Yasalara göre çözümlenmesi gerekir. 4785 sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın devletleştirilmiştir. Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Yasa ile iadeye tabi tutulmuştur. İadenin koşulları yasada gösterilmiştir.
Mahkemece, öncelikle orman sınırlandırılması 4785 sayılı Yasa hükümleri nazara alınarak yapılmış ise, haritası uygulanmak suretiyle; sınırlandırma, 4785 sayılı Yasa hükümleri nazara alınmadan, 3116 sayılı Yasaya göre yapılmış ve taşınmaz, tahdit sınırları dışında kalıyor ise veya sınırlandırma hiç yapılmamışsa, memleket haritası, eski hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip; önceki bilirkişiler dışında; serbest orman mühendisleri arasından seçilecek üç uzman orman yüksek mühendisi bulunamadığı takdirde, orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte çekişmeli yer ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, bu belgelerde taşınmazın ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 1.6.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.3.1989 gün ve 35/13 E. K. ve 13.6.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; kesinleşmiş tahdit söz konusu olmadığı takdirde, yukarıda değinilen diğer belgeler uzman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; çekişmeli taşınmazın memleket haritasına göre, konumu saptanıp; bu harita ile irtibatını duraksamaya yer vermeyecek biçimde gösteren, memleket haritasındaki renkleri ve işaretleri aynen içeren, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya davalı, bilirkişilerin onayını taşıyan kroki düzenlettirilip bilimsel verilen bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda değinilen yöntemle yapılacak araştırma sonucu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu saptandığı takdirde, Hazineye karşı gerçek kişinin zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının varlığını kanıtlaması gerekir. Bu sebeple, yeniden yapılacak keşifte, davacının varsa zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenip, zilyetliğin nasıl ve ne zaman başladığı; kaç yıl süre ile ne şekilde devam ettiği sorulup, yeterli ve kesin yanıtlar alınmalıdır.
Ayrıca, bu taşınmaz tapulama dışı bırakıldığına göre, tapulama paftası ile komşu parsellenin tümünün tutanak ve dayanakları getirtilip, uygulanarak, ne sebeple tapulama dışı kaldığı araştırılıp, komşu parsel tutanak ve dayanaklarının, bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri ve zilyetlik yolu ile kazanılabilecek yerlerden olup olmadığı belirlenmelidir.
Toprak bilgisine sahip tarım uzman bilirkişi görevlendirilip, taşınmazdan muhtelif toprak numuneleri alınıp, ilgili kurumda incelettirilip, tarım toprağı olup olmadığı ve tarım toprağı ise, kaç yıldır, ne şekilde kullanıldığı saptanıp; bu yolda, bilimsel verilere davalı kapsamlı rapor düzenlettirilmelidir. Kamulaştırma alanı içinde kalan taşınmaz bölümünün zilyetlik yolu ile kazanılamayacağı düşünülmelidir.
3402 sayılı Yasanın 14. maddesindeki kısıtlamalar nedeniyle davacının zilyetlik yolu ile kazandığı toprak bulunup bulunmadığı; varsa, cinsi ve miktarı Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüklerinden ayrı ayrı araştırılıp, başka tescil davası olup olmadığı da Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulmalı, anılan maddede vurgulanan miktarların aşılıp aşılmadığı saptanmalıdır.
Ayrıca; dava tescil davası olduğundan Medeni Yasanın 639/3. maddesine göre gerekli yerel ve gazete ilanlarının da yapılarak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme, bilirkişinin yetersiz ve bilimsel verilen içermeyen raporuna dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişilerin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 13.4.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.