 |
T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi
E. 1998/5189
K. 1998/5818
T. 4.6.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ZİLYETLİĞE DAYALI TESCİL
ZİLYETLİĞİN BAŞLANGIÇ GÜNÜ
KARAR ÖZETİ: 1- Nizalı taşınmazın baraj gölün suları altında kalmış olması, MK'nun 639. maddesi uyarınca açıdan tescil davasının reddini gerektirmez.
2- Ülkemiz kırsalında bulunan ve zorunlu sebeplerle geçici bir süre için tasarruf edilemediği sırada yörede faaliyet gösteren kadastroca tapulama dışında bırakılan taşınmaz hakkında "kazandırıcı zilyetliğin tesbit dışı bırakılmadan itibaren başlayacağı" yolundaki kuralın uygulanması düşünülemez.
(743 s. MK. m. 639)
(3402 s. Kadastro K.m.14)
(Y.HGK. Kararı 19.2.1997 gün ve 1996/768-1997/10 s.)
Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı Yerel Mahkemece verilen hükmün; Dairemizin 17.06.1997 gün ve 1997/5815-6638 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiş, süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereğe düşünüldü:
Taraflar arasındaki tescil davası sonunda Yerel Mahkemece verilen red kararı Dairemizce, Hukuk Genel Kurulunun 19.02.1997 gün,19961768-1997/10 sayılı kararı ile tesbit dışı bırakılmadan itibaren zilyedliğin başlayacağı ve zilyedlikle kazanmanın oluşmadığı sonucuna varılarak hükmün sonucu itibariyle doğru olduğu vurgulanmak suretiyle onanmıştır.
Bu kez, davacı kararın düzeltilmesini istemiştir.
Dava, Medeni Yasanın 639. maddesine göre açılmış tescil davasıdır. Bu yasa maddesi, tapu sicilinde kayıtlı olmayan bir gayrimenkulu nizasız fasılasız malik sıfatıyla 20 yıl süre ile zilyet eden kimseye, o gayrimenkulun kendi mülkü olmak üzere tescilini isteyeceğini hükme bağlamıştır. Yasa maddesi halen yürürlükte bulunduğundan eldeki davalara uygulanması gerekir. Yerel Mahkeme, dava konusu taşınmazın baraj göl suları altında kaldığını, bu nedenle kararın infaz olanağı bulunmadığı gerekçesi ile davayı reddetmiştir. Oysa, Yargıtay'ca benimsenen ilke kararlarına göre, dava konusu taşınmazın baraj göl suları altında kalması davanın reddini gerektirmez. Davacının istemi gözönüne alındığında uyuşmazlığın mülkiyetin tesbiti olarak de buna göre çözümlenmesi gerekir. Yargıtay daireleri mahkemelerce verilen kararların yasaya uygun olup olmadığını denetler. Yerel Mahkeme, zilyedliğin tapulama tesbitinden önce başladığını kabul etmekle birlikte salt infaz olanaksızlığı nedeniyle davayı reddetmesi hakkın özü ile yerine getirilmesinin farklı olduğunun yanlış yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Bu yönün gözardı edilip, Yerel Mahkemenin zilyedliğin başlangıcı hususundaki görüşünün değiştirilerek hükmün onanması o yönde Yerel Mahkemenin direnme hakkını da ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle, hükmün esasının bozulması gerekir.
Kadastro kanunları ise tasfiye niteliğindeki hükümler içermekte olup, amacı memleketin kadastral ve topoğrafik haritasına dayalı olarak hukuki durumlarını belirtmek ve bu suretle medeni yasanın öngördüğü tapu sicilini kurmaktır. Bu yasanın amacı gözetildiğinde geçici bir nitelik taşıdığı anlaşılmaktadır. Ülkenin kadastrosu yapılıp tamamlandığında yasa yürürlükten kalkacağından, sonradan açılacak tescil davalarında nitekim 639. maddenin uygulanması hususu tartışmasız hale gelir. Yasa yürürlükteyken açılacak tescil davalarında yine medeni yasanın 639. maddesi uygulamamakla birlikte, aynı yasanın 33. maddesinin yaptığı göndermenin sonucu 14. maddesinin kısıtlayıcı hükümleri uygulanır. Zilyetliğin başlangıcı, sürdürülüş biçimi ve niteliği yönünden medeni yasanın hükümlerinin esas alınması gerekmektedir. Aksi halin kabulü temel kanun olan Medeni yasanın yürürlükten kaldırılması sonucunu doğurur.
Medeni Yasanın 639. ve 3402 sayılı yasanın 14. maddesinde zilyetliğin başlangıcını her hangi bir süre ile sınırlamamıştır. Kadastro kanununda tesbiti yapılan hak, sınırlandırma ve tesbitlere karşı tesbitten önceki sebeplere dayanarak açılacak davalar için hak düşürücü süre getirilmiştir. unun dışında tesbit dışı bırakılan taşınmazlar hakkında zilyetliğin başlangıcının hangi tarih olacağına dair yasalarda bir hüküm bulunmamaktadır. Kadastro kanunları kadastro tesbitleri yapılan taşınmazlar hakkında uygulanır. Kadastro tesbiti yapılmayan taşınmazlar hakkında ise, genel hükümler bu cümleden olmak üzere medeni kanunun hükümleri uygulanır. Yukarıda açıklandığı gibi zilyetliğin kısıtlamaları halinde ancak kadastro kanununa uyulması gerekir.
Zilyetlik bir şey üzerinde fiili hakimiyet kudretidir., Bu zilyetliğin hukuken geçerli olabilmesi için bir hakka dayanması gerekmez. Böyle durumlarda zilyetliğin korunması hükümleri uygulanır. Zilyetliğin hakka dayanması halinde ve bunun nizasız fasılasız malik gibi 20 yılı doldurması halinde zilyedi yönünden mülkiyeti hakkı doğar. Böyle bir hak sahibi kişi taşınmazın mülkiyetine da-yanıp, dava açabileceği gibi, taşınmazın kendi adına tescilini de isteyebilir. Medeni kanunun 889. maddesinde "zilyetliğin kullanılması geçici bazı hallerden dolayı mümteni yahut münkati olursa, zilyetlik izah edilmiş olmaz" hükmünü getirmiştir. Ülkemiz kırsalında bazı taşınmazların zorunlu sebeplerle geçici bir süre için tasarruf edilmediği bir gerçektir. Yörede bu sıralarda yapılan bir kadastroda taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlenmemesi, başka bir anlatımla, o taşınmazın tapulama dışında bırakılması halinde, zilyetliği tapulamanın kesinleştiği tarihte başlatmak, doğmuş olan mülkiyet hakkını ortadan kaldıracağı gibi, Medeni kanunun 889. maddesini de uygulanmaz hale sokar. Tutanak düzenlenen taşınmazlar hakkında ilgililerine tutanağın düzenlenmesinden önceki sebebe dayanarak dava hakkı taşıyan yasa koyucunun tutanak düzenlenmeyen yerlerde bu hakkı esirgemesi düşünülemez. Somut olayda toplanan deliller ve dosya içeriğine göre, davacının iktisap sağlayan zilyetliği gerçekleştiğinden, davanın kabulü gerekirken değişik düşünceler sonucu davanın reddine karar veren Yerel Mahkemenin kararını onayan Dairemiz kararı usul ve yasaya aykırı görüldüğünden, karar düzeltme isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı gerçek kişinin karar düzeltme isteğinin (KABULÜNE), Dairemizin 17.06.1997 gün 1997/5815-6638 sayılı onama kararının (KALDIRILMASINA), açıklanan nedenlerden dolayı hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine, 04/06/1998 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı gerçek kişi, Medeni Yasanın 639. maddesine dayanarak taşınmazın adına tescilini istemiştir. Yerel Mahkeme taşınmazın baraj gölü altında kaldığını, bu nedenle verilecek kararın infazına olanak bulunmadığı gerekçesi ile davayı reddetmiştir. ancak, dosya kapsamına göre, taşınmazın 1985 tarihinde tesbit dışı bırakıldığı gözlenmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 9961768 E, -997/100 K. sayılı v' 19.02.1997 tarihli kararına göre zilyedlik, bu gibi olaylarda ancak tesbit dışı bırakılma tarihinden sonra başlar. Genel Kurulun kabulüne göre, burada taşınmazın 1985 tarihinde tesbit dışı bırakıldığı, davanın 1990 tarihinde açıldığı belirgindir. Bu olguya göre, esasen gerçek kişi lehine kazanma koşulları oluşmamış bulunmaktadır. Dolayısıyle, davanın öncelikle bu gerekçe ile reddi gerekir. Bu yönün gözetilmemiş olması, dava reddedilmiş olmakla sonucu değiştirmeyeceğinden etkili görülmeyip sonucu itibariyle doğru olan hükmün onanması yolunda verilen Daire kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşıldığından, karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmesi gerektiğinden, sayın çoğunluğun bozma doğrultusundaki düşüncelerine katılmıyoruz.
Ferruh ATBAŞOĞLU Mustafa Yaşar AYGÜN
Başkan Üye