 |
T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi
E. 1995/9972
K. 1996/14411
T. 20.11.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI
HÜKMÜN YALNIZCA GÖREV YÖNÜNDEN BOZULMASI
ÖZET : Yerel mahkemenin direnmesi üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca işin esasına dokunulmaksızın, yalnızca göreve ilişkin olarak verilen bozma kararı, Özel Dairenin işin esasıyla ilgili kesin bozma niteliği taşıyan ilk kararını ortadan kaldırmadığından; görevli mahkemenin, Genel Kurul kararı karşısında öncelikle, sözü edilen Özel Dairenin bozma ilamına uyulup uyulmayacağı konusunda bir karar vermesi gerekir.
(1086 s. HUMK. m. 429)
Taraflar arasındaki orman tahdidine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda, davanın reddi yolunda kurulan hükmün Yargıtay'ca incelenmesi Orman Yönetimi temsilcisi tarafından istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
Dava konusu 124 sayılı parsel, tapulama yoluyla gerçek kişiler adına saptanmış, 18.5.1978 tarihli tutanak da 21.8.1978 tarihinde kesinleşmiştir. Dava sırasında yapılan orman tahdidinde, tahdit sınırı dışında bırakılması nedeniyle Orman Yönetimince itiraz edilmiş ve Yerel Mahkeme taşınmazın orman olmadığı gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.
14. Hukuk Dairesi, 26.3.1987 tarihli bozma kararında, taşınmazın 1957 tarihli memleket haritasına göre orman olması nedeniyle davanın kabulü gerektiğini vurgulayarak, nitelik kaybından söz edilemeyeceğini açıklamıştır. Karar düzeltme isteğinin de, aynı Daire tarafından reddedilmiş olduğu gözlenmiş ve Yerel Mahkeme 12.4.1988 tarihinde anılan eski kararda direnmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 6831 sayılı Yasanın değişik 3373 sayılı Yasanın 11. maddesi uyarınca yeni düzenleme yapıldığına ve bu sebeple orman tahdidine itiraz davalarına kadastro mahkemesinin bakması gerektiğine ve 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Yasa uyarınca da kadastro mahkemelerinin kurulduğuna işaret ederek, temelde mahkemenin görevsiz olduğunu belirleyip, işin esası hakkında hüküm kurulamayacağını açıklayarak, direnme kararını bozmuştur.
Karar düzeltme istemi, Genel Kurul tarafından 24.4.1991 günü red edilmiştir. Bu aşamadan sonra, asliye hukuk mahkemesi Genel Kurul kararı uyarınca 7.10.1992 tarihinde görevsizlik kararı vermiş ve kadastro mahkemesine dosya intikal etmiştir. Kadastro mahkemesi ise, işin esasına girerek, 16.9.1993 tarihinde taşınmazın orman olmadığı gerekçesiyle Orman Yönetiminin davasını red etmiştir.
Oysa, başlangıçtaki açıklamaya göre, asliye hukuk mahkemesinin direnme kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca yalnız görev yönünden bozulmuş, esasa dokunulmamıştır. O halde, asliye hukuk mahkemesinin sözü edilen ve esası Genel Kurul kararında inceleme konusu yapılmamış olan esasla ilgili kararı, 31.12.1985 tarihinde verilmiş olup, 3373 sayılı Yasa o tarihte yürürlükte olmadığı gibi, 12.4.1988 tarihinde direnme kararı verilmiş olmasına rağmen direnme kararının verildiği tarihte asliye hukuk mahkemesi 3373 sayılı Yasanın 11. maddesi karşısında görevli olmadığından, esasen bu karar yönünden görevli kıldığı mahkeme tarafından verilmemiş olması nedeniyle hukuki sonuç sağlayıcı nitelikte değildir. Bu nedenle ve Hukuk Genel Kurulu'nca da mevcut olgular ve aşama gözetilerek yalnız görev yönünden kararın bozulmuş olması sonucu bu kez görevli mahkemenin Genel Kurulca içeriğine dokunulmamış olan esasla ilgili mahkeme kararı ve bozma göz önüne alınıp, uyulup uyulmayacağı yolunda hüküm kurulması gerekir. Bu yön gözetilmeksizin, doğrudan işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun görev yoluyla vermiş olduğu bozma kararı 14. Hukuk Dairesi'nin kesin bozma niteliğindeki ilk bozma kararını ortadan kaldırmamıştır. Bu yön gözetilerek Genel Kurul kararı karşısında öncelikle sözü edilen 14. Hukuk Dairesi'nin bozma kararına uyulup uyulamayacağı yolunda görevli mahkemenin hüküm kurması gerekir.
Sonuç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı Yönetimin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), bozma nedenine göre sair yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde Yönetime iadesine, 20.11.1996 gününde oybirliği ile karar verildi.